yazilimciyim
surekli yaziyorum iste, onceden sirkete bagli calisiyordum aksam eve gidince serbest aldigim isleri yapiyorum. simdi sirket yok, surekli serbest isler, freelance.

dizi mizi sitesi acip para kazanmak hos olurdu, yani ek isten anladigim biraz bu, ben once bi sistemi kurucam ve duzenli periyotlarla bakim ve gelistirme icin biraz ilgilenicem, o orda kendi kendine para getiricek. bunu olusturamadim henuz.

müzik. orkestrada çalışıyorum. ek iş bizde ekstra tabir edilen talep doğrultusunda kokteyl olur düğün olur davet olur pop konseri olur gidiliyor işte bir şekilde. yani haliyle ek iş yine müzik. çok isterdim internet sitesi üzerinden para kazanayım ama yok işte. sadece gezmekle yazmakla yetiniyorum.

tam kapsamıyla metin ve reklam yazarlığı. ek iş yapmıyorum.

kira gelirim var başka da iş yapmıyorum

Ben asciyim haci. Haftada 75 saat calisiyorum, geriye kalan vakitte de calistigim pub da partiliyorum. Is disinda icki, uyusturucu, eskort ve kumar disinda baska seye vakit kalmiyor.

Danışmanlık.

İmalat.Çizim.tasarım

Yazılımcıyım, personal training de veriyorum.

mali müşavirim. firmada çalışıyorum. ayrıca bilirkişilik yapıyorum ayrıca da fason olarak kdv iade raporu yazıyorum :)

Ne çok yazılımcı varmış...
Mühendisim.

Proje Yöneticisiyim

sakın yapmayın çok yoğun la ! Üstüne bi de gizli müşteri patlatıyorum mis :)

bi de memleket ilerlemiyor derler yazılımcı kaynıyor ortalık...

tam ama tam zamanlı grafik tasarımcıyım...

yazılım danışmanlığı.

bay bayan çocuk hazır giyim ve eticaret.

Psikoloğum. Öğrenciyim. Ek iş olarak bir prensese oyun ablalığı yapıyorum.

bankada yazılımcıyım, ek iş yok

Pastacıyım. Beş yıldızlı bir otelde çalışıyorum. Ek iş yapmıyorum.

olm adam ek iş yapıp yapmadığınızı sormuş. çoğu kişi ise işini söyleyip ek iş yapmadığını yazmış. :)) la bu memlekette kimse kimseyi dinlemezdi eyvallah ama yazılanları okuyun olm :))

@air haklısın :/ ama iddiamda ısrarcıyım. ben bile okumamışım.

@kupigometa

başlığı oku hacı; ''hangi isi yaparak para kazanıyorsunuz''

sonra ek işi ilaveten soruyor.

intihar gibi bir konuyu tek başına yüklenmek doğru değil.
size kızacağını, sorun yaşayacağını düşünseniz de ailesine veya en yakınındakilere bu konu hakkında bilgi verin. her an her dakika onun yanında olamazsınız. iş plan boyutuna geldiyse muhakkak yakın gözlem gerekir.

şehir dışına çıkın mümkünse doğa alanlarına yönelin, şehirden uzaklaşsın

Elinden bişey gelmez. Normalde arkadaşlığını yapmaya devam et yeter.

profesyonel yardımı alın.

Acil bir psikiyatristle görüşmesini sağlayın gerekirse hastaneye yatışı yapılmalı. Siz kişisel yakınlığınızı kullanarak intihar etmemesiyle ilgili ondan söz alabilirsiniz. Bu gibi durumlarda söz verdiklerinde tutabiliyorlar, tabii bu intihar sebebiyle doğrudan ilgili. Bir de evcil hayvan edinme durumu varsa bu da etkili olabiliyor. Sakat bir kopeği olduğu için ölürse yaşayamaz diye sorumluluk duygusu edinmiş bu sebeple de intihar etmeyen vaka duymuştum.

bir psikiyatriste yönlendirin.

''gerekirse hastaneye yatışı sağlanmalı''

lol.

gülecek ne var? Doğru söylemiş arkadaş.

Siktir et.
Gerçekten işin özü bu.

mesela niye mutluyum diyorum durduk yere mutlu olmayı hakedecek naptım diyorum gelecekte de böyle mutlu olabilecem mi bunlar iyi günlerim mi acaba diyorum veya mutlu olduğum zamanlar hayatımda değişikler yapmıyorum monoton programıma devam ediyorum değiştirirsem mutluluğum gidecekmiş gibi düşünüyorum.

takıntıların biraz fazlacana gibiyse ya da daha doğrusu seni rahatsız ediyorsa bir uzmana görünmende fayda var, yaşadım ordan biliyorum. 1 sene kadar ilaç kullandım, ciddi anlamda beynimin takıldığı şeyleri artık pek umursamadığını hissediyordum. ilacı bırakalı 1 sene oldu, eskisi kadar değil böyle şeylerim, hala var ama rahatsız edici seviyede değil, mantık çerçevesindeyim en azından. mesela o yazının beni rahatsız ettiğinin bilincine varmam uzaklaşmam için kendime telkinde bulunmama sebep oluyor. gibi.

"Nasıl yenerim?" sorusunun cevabını bilmek en az dört senelik (yüksek lisansı saymıyorum) eğitim gerektirdiği için psikologlar çözebiliyor bu minvalde meseleleri. Sanıyorum ki terapiden başka uğrayacağınız her kapı size geçici rahatlamalar sağlamaktan öteye gidemeyecektir.

ruzgar at ciftligi var ama gokturk/kemerburgaz tarafinda :/

Göçmen ranch var fakat sarıyerde

tatli hayat

Eyyvah Eyvah serisi

burak aksak +1 bilhassa bana masal anlatma ya da tam komedi olmasa da hokkabaz.

Mandıra filozofu

@siz tek ben hepiniz Bu linki denedik ama yalnızca site üzerinden okunabiliyor. Biz indirmek istiyorduk.
@cosmicstring imdadımıza yetişti saolsun:)

about time, ama kısım kısım,

başa sarmaktan kastını doğru anladıysam:

la jetee
aaahh belinda

edit: o zaman iki film de verdiğin örneklere uyuyor. la jetee'yi özellikle tavsiye ediyorum.

Los cronocrímenes

izlemişindir ama "koş lola koş"

Butterfly effect

Next

Time crimes.

vantage point
(Bakış açısı)

early edition'a da bi bakın derim.

Los cronocrímenes +1
mutlaka izleyin, tarif ettiğinizden de güzel bir kurgusu var.

The time traveler's wife

(bkz: mr. nobody)

bir türk filmi vardı anlattığın gibi olan adını hatırlayamadım şimdi. hatırlayınca yazarım.

spoiler yazayım sen okuma arkadaşlardan hatırlayan olur belki:

adam intihar mı ediyordu kaza mı geçiriyordu ne, ölüyordu. bir melek de ona gelecekteki hayatını gösteriyordu. işte sonrasında adam hayata geri dönüp yaptığı hataları yapmıyordu gibi bişeyler. patronun güzel kızıyla evleniyordu. melek de insan oluyordu galiba.

memento da böyle değil miydi ya. çok oldu izleyeli.

@hayat aklini konusacak bir filozof uret
hocam gelecekten bir gündü o filmin adı

Nurofen icin

Tarhana çorbası.

Şehriyeli tavuk çorbası.

Masaya hasta oturup bomba gibi kalktığımı bilirim, öyle de harika bir çorbadır.

magma ayarinda iki kase domates corbasina bir kamyon isot sok ic. o kadar cok dok ki isot u cornflakes corbayi sut olarak dusun. (biraz abarttim tabi mide kanamasi da gecirme simdi) neyse ictin bunlari yaninda da az biraz ekmek gotur cunku parasetamol bazli ilac yutucan. ben mesela tylenol kullaniyorum. sonra gir iki kat yun batteniyenin altina vur kafayi uyu. gecenin korunde sirilsiklam uyanacaksin. yakininda atlet olsun pamuklu hemence degistir. bir iki bardak su ic. uyumaya devam.

sabah piril piril kalkarsin.

yarın sabah tarhana çorbası, öğlen şehriyeli tavuk ve akşam domates çorbası içeceğim.

tylenol, tylol hot ile benzermiş sanırım. bunu alıp uyuyacağım bakalım ne olacak.

bir de aferin ve ardından katarin içsem ölür müyüm acaba?

ahtunk!! Tansiyon sorunun yoksa

dolorin cold-tylol hot-dolorin cold-tylol hot-dolorin.. 4-6 saat arayla çak geç

ama bir yerde durmak gerekli tabi

Nobetci eczane bul Umca al. Gunde 3 kere ic. (Suya damlatiyorsun 20 damla falan. Fiyati pek ucuz degil ama deger) Bagisiklik sistemin tavan yapacagi icin vucudun hastaligi ya yener ya da etkisini hafif hissedersin.
Ben artik cok gec denilen andan itibaren hastaligi def ettim Umca ile.

sarımsak ye, güzelce terle, terini soğutma, adaçayı, nane limonı iç.

terlemek için:
yarım limonun içine bir aspirin sıkıştır kabuğuyla küçük ocağa koy, aspirin kabarınca ocağı söndür. elin tutacak kadar soğuyunca suyunu bir tabağa sıkıp sırtına ayak tabanlarına bileklerine sür. kıpraşmadan yat ve terle. terledikçe çamaşırını değiştir. çamaşırı değiştirmek için kalkmışken adaçayını ıhlamurunu içersin.
yatmadan önce nane limonu (kabuğuyla birlikte) çok yavaş ateşte pişirip iç. sonra limonlu aspirini sürersin.
yarın sabah zıpkın gibi kalkarsın.

serum

Burun tıkandıysa sinus rinse kit. Boğaz ağrıyorsa taze zencefil çiğnemece. Ve muhakkak bol acılı, sarmısaklı ve sirkeli kelle paça çorbası.

Zencefil limon, istedigin sekilde alabilirsin. Ben limonlari tekilalik dograyip zencefile bandim, cayin icine de doktum (karabiber ve tarcinda vardi) cok iyi geliyor. Gecmis olsun

eğer liseden mezun olalı 10 sene geçmediyse lisede bilgilerin mevcut olması lazım çkartıp verebilirler.

On sene olmadı ,diploma seklinde mi verirler yoksa bi kağıt olarak mi ,üniversite diploma asli yazmış da sitede.

ikinci üni lise diplomasının aslını ister, ben de aynı sebepten örneğini götürmüştüm almamışlardı.
ilk ünini ara böyle böyle de, diplomamı çıkartın arşivden gelip hemen alacam de. hayvan değillerse hazırlarlar, sen de ilk üniye gidip beklemeden diplomanı alır gelirsin.

Diploma değil de çıkış belgesi vermişti bana lisem. Bundan böyle lise diploman geçersiz bunu kullanacaksın demişlerdi. Aslı gibidir kaşesiyle birkaç tane de fotokopisini almıştım. Yeni üniversiteme de bu fotokopilerden birini vermiştim hatta. Asıl çıkış belgesi bende hala.

Noter onaylı asli gibidirler kaşeli çıkış belgesi dahil her şey gecersizmis ,sadece diploma istiyorlar benim de onu alacak zamanım yok :( ,ne yapsam ki.

1. üniversitenin diplomayı geri vermesi çok zor. Liseye gidip durumu anlatıp diploma yerine geçecek belgeyi alın ve bunu 2. üniversiteye götürün. Bunu kabul etmek durumundalar. Eğer reddederlerse yönetmelikteki ilgili maddeyi sormak lehinize bir adım olabilir.

Teşekkür ettim.

Deniyecegim.

"1. üniversitenin diplomayı geri vermesi çok zor. "

hayır arkadaşım, eğer mezun olduysan veya herhangi bir sebeple ilişik kestiysen (kayıt sildirmek gibi), adamlar lise diplomanı vermek zorunda. kendilerine fotokopisini alıp mühür basıyorlar, aslını da sana veriyorlar. hatta bazı okullar mezun ettikleri öğrencilerinin diplomasıyla beraber lise diplomasını da direkt veriyor.

www.facebook.com
burada birisi yazmıştı. facebooktan oldukça başarılı duruyor. bakmadıysanız bakın, bi konuşun fiyat alın.

Duyuru sahibi yazmış zaten duyurusunun sonunda barış çakır başarılı ama ameliyat ucreti pahali diye, ameliyatlari icin en son 10-12 bin TL deniliyordu.

barış çakır'a kuzenim ameliyet olmuştu çok memnun kaldı.

zaten en meşhurlardan biri.

gidip doktorlarla görüşmek içinizin rahat edeceğini birini bulmak mantıklı sanırım ama muayeneler de çok para.

Balıklı Rumda Muhammed hocaya kendinizi rahatça teslim edebilirsiniz. Arkadaşımı ve kuzenini ameliyat etti. Pek memnunlar burunlarından.

Uzunçayır metrobüs istasyonunda inip kartal tarafına giden yoldan ataşehir minibüslerine binin. Sanıyorum hastaneye yakın yerlerden geçiyor.

Söğütlüçeşme durağından belediye yönüne yurüyüp 14ŞB ya da 19 M otobüsüne binerseniz Yavuzselim durağında inince yürüyecek 2 dklıķ yolunuz kalır. Trafi uygulaması diyor bunu ben ömrümde gitmedim bu yolu:)

Üniversiteye yakın yurt demek, köyde yurt aramak demek. Öyle uzak kampüs şehre. Illa vasıta kullanılacak. Şehrin merkezine yakın bir yurt seçin ancak okula tek vasıtayla gitmek kıstasınız olsun. Bir zamanlar böyleydi şartlar, daha güncel bilgileri verenler olacaktır.

okulun içinde yurt var, bi de okulun dışında 1km mesafeli dokuzlar mı ne adında apart vardı diye hatırlıyorum.

hangi kampüste okuyacağıda önemli tabii

outlook calendar dan oluyor o iş

Bazı insanlar için hayat ne kolay. Biri "şurdan oluyor o" diyor, o da oradan halledebiliyor. Yazık ben ve benim gibi teknoloji özürlülere.

Google Calendar kullanıyoruz biz. Kendi google hesabınızdan bilgileri giriyorsunuz, isterseniz kullanıcılarla paylaşıyorsunuz onlar da ajandayı görüp düzeltme yapabiliyor. Hem mobilden hem bilgisayardan erişim sağlanabiliyor.

google cal +1

cep telefonları ile mükemmel entegrasyon, kullanım kolaylığı hat safhada.

hadi ben google edeyim onu da;
support.office.com

telefonlara exchange kurulursa google dan farklı olmuyor.

trello işinizi görür mü?

Hepinize çok teşekkürler. Google calendar işimi görür gibi gözüküyor ancak grup kurmak için bilgisayara ihtiyaç varmış. Akşama kaldı. Bunu da editlerim sonuca göre.

Floransa için Florence Apartments Central'ı önerebilirim. Özellikle temizlik ve lokasyon açısından biz pek sevmiştik burayı.

floransa için kesinlikle şunu öneririm. www.booking.com? ufak tefek konumu da çok güzel olan bir otel. internetten kendi sitelerinden ulaşıp pazarlık da yapabilirsiniz.

venedik için ise biz daha önce www.booking.com?
burada kaldık. Ama Biraz konumu yordu bizi. Güzel bir otel. Ancak daha uygun bir konumda uygun fiyata varsa onu tercih edin.

floransa için hotel angelica. pahalı değil, küçük bir otel, tren istasyonuna çok yakın, temiz-düzenli. tavsiye ederim.

Camiye 10 dk yürüme mesafesinde kasap dursun var. Bir sorun soruşturun isterseniz.

izmit otobüsüne bin, halkevinde in, üst geçidi geçtikten sonra umuttepe/üniversite otobüslerini sor. 53 numara. halkevinde indikten sonra 2 dakikalık mesafeden geçiyor otobüsler.

İzmit otobüsü derken izmite giden firma otobüslerinden mi bahsediyorsun?

evet. kocaeli otogarına giden firmaların otobüsleri yol üzerinde belirli duraklarda duruyor. bunlardan halkevi durağı üniversite için en iyi tercih.

Peki Anadoludan bir bilet aldım. Ama son bir sorum var. Oradaki otobüslere nakit ile binebilir miyim yoksa bilet tarzı birşey mi almam lazım.

Efe Tur'un direkt Umuttepe servisleri mevcut, aynı şey Anadolu için de geçerli olabilir.

Gsf sınavları ise, Umuttepe'de değil Anıtpark'ta yalnız. O yüzden halkevinde indiğinizde 121, 126, 33'e binebilirsiniz. Birkaç tane daha var sanırım ama aklıma gelmedi şu an. Kentkart var ama birine rica edersiniz ona para verirsiniz o basar.

Anadolu'nun şehir içinden geçtiğine emin olun öncelikle direkt otogara gidiyor diye biliyorum ben. Eğer öyleyse gürkan/efetur ya da şehir içine giren bir alternatifle gidin.
Eğer umuttepedeyse yukarıda pek güzel anlatılmış ancak anıtparktaysa muavine halkevinden sonraki durak olan "dolphin durağını" sorun, adliye de orada. O durağın bir adı vardı ama ben hatırlayamadım.
Sonra yolun karşısına geçip bahsedilen dolphin alışveriş merkezine doğru yürüyün, onu geçip yürüyüş yoluna çıktığınızda 200.m sağ tarafa yürüyün,aradığınız yer sol tarafta. Bahsettiğim yürüme mesafesi 10-15 dk kadar.
Izmit yolculuğu da trafiksiz bir günde 50-75 dk arası değişebiliyor. Otobüse binmek için esenler, harem otogarına kavacık sapağı alternatifi var.
Sınavda başarılar:)

Hocam peki efeturda iki izmit var. Biri Kuruçeşme diğeri de otogar. Kuruçeşme olanı mı şehrin içinden geçiyor?

Sanırım kuruçeşme ama ben yerinizde olsam efeturu arayıp halkevine gitmek istediğimi söylerdim, onlar uygun olanı ayarlarlar. Bahsettiğim durak aynı güzergahta. Sonra muavinden ya da otobüsteki yolculardan adliye ya da dolphin avmnin (ikisi yanyana) durağını, adını öğrenebilirsiniz.

Dediğiniz gibi efeturu aradım ve bana kuruçeşme seferine binmemi söylediler. Zaten ordan servis de otobüs de kalkıyormuş.Daha önce kocaeli den çok uzaklara gittim ama bu kadar karışık bir ulaşımla karşılaşmamıştım. Yardımcı olmaya çalışan herkese teşekkürler. :)

eksiduyu.ru belki bu ilan gözünüzden kaçmıştır.

tesekkurler ama cihangir tarafı olması onemli

ben okb'den dolayı evden çıkamıyordum, takıntılar neler neler...geçti sonra gidince işte artık iyiyim.

majör depresyon da var ama okb günlerini düşününce herhalde en mutlu olduğum zamanlar sırf majör depresyon çektiklerim :D

Evet, tabii ki var. Doğru teşhis ve yöntemlerin kimi zaman ilaçtan daha etkili olabildiği bir çok araştırmayla kanıtlanmış bir gerçek. Psikolog ya da psikiyatristinizin terapi yapabilmek için gerekli eğitimlerden geçtiğine emin olun ve mümkünse bir klinik psikolog ile çalışmaya özen gösterin. Ve lütfen vazgeçmeyin.

Evet iyi oldum ama uzun zaman aldı: psikanaliz

Ağır okbden kurtulma +1

Elbette var. Hayatımda gördüğüm en ağır anksiyete bozukluğunu bir akrabam yaşamıştı. Aylarca kaç defa panik atakla "nefes alamıyorum gibi geliyor, kalp krizi mi geçiriyorum...vs" diye acile kaldırılan, dışarı çıkamayan, evde tek kalamayan, 30 yaşında ve 3-4 senedir evli olmasına rağmen annesi ile uyuyan, tuvalete giderken bile annesinin yanında gelmesini isteyen, çatal ile yemek yiyemeyen, asansöre binemeyen, ve daha bir sürü problemi olan bir tanıdığım psikiyatrik tedavi ile sapasağlam oldu, seneler oldu bir daha yaşamadı öyle bir şey.

Hep söylerim, psikiyatrist/terapist ile uyuşmanız lazım. Bir doktor harika olabilir ama siz yanında kendinizi rahat hissetmiyorsanız size olması gerektiği kadar iyi gelmez. Ben de anksiyete bozukluğu geçirdim, o bahsettiğim akrabamın doktoruna gittim, onu tedavi eden doktor benim durumum çok daha hafif olmasına rağmen bana hiç yardımcı olamadı. 2-3 psikiyatrist ve psikolog denedikten sonra son gittiğim terapist daha ilk seanstan bile güzel bir fark yarattı.

Moralinizi bozmayın yani, bazılarında başarı diğerlerinden daha geç gelir. Kendinizin de çaba göstermesi lazım. Sonuçta bir terapist size diyelim ki, "Farklı hobiler dene, sosyal yaşama daha fazla katıl, stresten mümkün olduğunca uzak dur" dedi, eğer siz bunları yapmazsanız, sosyal yaşamdan kaçarsanız, atıyorum oturup ağır dram filmleri izlerseniz sadece doktorun sözleri ve antidepresan muhtemelen işe yaramaz.

Ruhsal v.b. sorun yaşayan kişilerin kesinlikle psikolog ve psikiyatri tedavisi alması gerekmektedir. Örnek var mı elbette var. Tanıdık karı-koca iki arkadasım gittiler. Yakın arkadasımın çocuğu gitti. sorununuza göre faydası kesinlikle olacaktır.

Hangi sehirdesini bilmiyorum? Samsun Atakum da iseniz psikolog tavsiyem olacaktır.

www.samsunterapi.com

düğün için çok borca harca girdilerse(maddi durumları pek iyi değilse) yakınlığına ve maddi durumuna göre çeyrek veya yarım al.

kuzeninin zevkini biliyorsan evin nasıl dösendiğini biliyorsan hoş bir tablo alabilirsin ama çok riskli bir hediye.

eve çeyiz görmeye annen gitmiştir evde bir eksik görmüş mü? kuzeninin az bir ağzını yokla belki istediği birşey vardır onu al.

Güzel kaliteli bi duvar saati al, yıllarca kullansınlar.

Fırınlarının olduğunu varsayarak pahalıdan ucuza; yağsız kızartma makinası, düdüklü tencere, nevresim takımı bence çok güzel ev hediyeleri olurlar.

kahve makinası al. telve falan.
bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır derler. her gününüz kahveli olsun falan fıstık bir seyler de yazıverirsin.

borcam :)

şaka bir yana yeni ev kurdularsa borç harç herşeylerini tamam etmişlerdir. ev eşyası almak olan bir şeyin sayısını arttırabilir. düğüne gitseniz para/altın takardınız e madem şimdi de aynısını yapabilirsiniz.

Kargo ile altın göndermek biraz tuhaf geldi :) bide hatırası olsun falan istedim. nevresim takımı uygun görünüyor şimdilik, teşekkürler :)

Bölümün ne olduğu dolayısı ile ortalamanın iş bulmadaki etkisi önemli bu kararda. Mevcut ortalama da önemli. örneğin 2.00 civarıysa ortalaman git. Yüksek lisans düşünüyorsan 2.50 civarıysa git. Dereceye oynuyorsan 3.90 civarıysa git. Ama 2.70 ile 2.80 ya da 3.30 ile 3.40 arasında fark yok bence böyle bir durum varsa ben yerinde olsam gitmezdim.

Kal bence bende kalacam 3 ay tatil içim gidiyor valla boşa gidecekmiş gibi hissediyorum benimde cebimden öyle bi para çıkacak ama zaman kaybı olacak tatil diye düşünüyorum. Hemde derslerim kalmış onları halledeyim. Ramazan konusunda hemfikirim ama hani ders saati seçme şansın filan varsa sabah saatleri olan dersleri tercih et akşama kadar uyuyp gece kahveyi çayı dayar çalışırsın. Benim planım o yönde. Geçen yılda uyguladım verim almıştım

www.sarapfiyatlari.com

en altta nerede bulunur nerede içilir bilgisi var

Online mahzen offline mahzene dönüşmüş. Sanırım yasak geldi onlara da. İçerik de değişmiş haliyle, boş foto var. Satın alamıyoruz sanırım.

Yok online satın alamazsınız, yasak. Ama telefon edip sorun ellerinde var mı diye, 1-2 yerde dükkanları var.

deniz bolsoy erdem var

öneri için teşekkürler

Değişkenlerin önem sıralaması varsa yani ölçülebiliyorlarsa (örn. eğitim durumu) scale, eğer önem sırası yoksa (örn. cinsiyet) nominal ölçek kullanıyoruz.
Veri girişi yapılan sayfada sağ tarafta ve her sütun için ayrı ayrı işaretlemek gerekiyor.

değişkenleri tek tek alt alta satırlara kodladıktan sonra, value kısmını boş bırakıp, veri girişi ekranında anketinizde hangisine hangi sayı girilmişse manuel olarak onu girersiniz.

örneğin birisi
elma 2
armut4
portakal 3
hadi 1
sana 5
hoşçakal 6

diye sıralama yapmışsa, onun yazdığı değerleri veri giriş ekranında yazarız direkt.

ya da şunu yapabilirsiniz, kodlama sayfasında örneğin elma'nın value'larına 1. en çok tercih edilen, 2. ikinci tercih, 3. üçüncü tercih .... 6. en az tercih edilen diye giriş yapabilirsiniz. yine bunu armut, portakal falan için de tek tek alt alta satırlara yapacaksınız tabi. ve yine veri girişi sayfasında kaç yazmışsa onu yazacaksınız değer olarak.

analiz yaparken toplamda hangi meyvenin 1. geldiğini anlamak için median değerine falan bakılabiliyor, ama bu tür verilerden aşırı detaylı analiz çıkmayabilir.

videolu anlatım: www.youtube.com

yapılabilitesi var bu aralar moda spor

ben yapamazdım.

Ömrünüzü yer o iş. Stresi ayrı dert ama esas o kota dolmadığında iptal edilen hafta sonu tatillerini de anlattılar mı? Çalışma saatlerinin 23'e dek uzadığını. Samimiyetsiz, kimin eli kimin poposunda belli olmayan iş ortamı da cabası. Eğer mecbur değilseniz uzak durun derim.
Çok fena genellemiş olabilirim :)

Aynen söylediğin gibi ay sonu izin iptal olabiliyor, kapanış 23 haftada bir kapanışa kalıyorsun ama ilk aydan sonra dedi. Parayada ihtiyacım var, kararsız kaldım. Iş yok memlekette ya :/ .

O 130.000 civarı satış yapan hırt, takım lideri. Belli ki önümüzdeki günlerde en çok söveceğiniz kişi. Dediği hiçbir şeye inanmayın. Ilk aydan sonra mı dedi, yalan. O ne gerekiyorsa onu söyler. Hesap sorsanız bilmiyormuş gibi yapar. Üyenizi çalar. Madem durum bu, gardınızı alıp paranızı kazanmaya bakın. Çok uzun saatler çalıştığınız için zor olacak ama bir yandan iş aramayı da ihmal etmeyin. Başka iş yokmuş gibi bir algı yaratıyorlar, aldanmayın lütfen. Güzel yanıysa akşamları tesisi kullanabileceksiniz muhtemelen.

Başkalarının emeğini çalıp o rakamlara ulaşıyor yani. Adam bu kişi müdür yardımcısı ama satışta çok iyi olduğu için devam ediyor demişti, onun söylediğindense bu daha mantıklı. Böyle haksızlıklara hiç gelemiyorum, hemen tepki veriyorum o yüzden sıkıntı yaşıyorum hep :/ .
Dizimde sıkıntı olduğu için spor yapmam biraz zor, yani güzel yanı da yalan olur benim için. Gitmiyim ben en iyisi, sürünmeye devam bi süre daha.

telefonla müsteri kovalamaca sıkıntı abi ya.
telefon açıp sana kulüp üyeligi satmaya çalışan birini ne kadar dinlerdin?

yalnız olmadığını bilmek rahatlatır mı seni?

o herkes dediklerin de işte aynı senin gibi düşünüyo bence. herkesin bir şeyleri eksik.

ergenlikten çıkarken normal şeyler

anlatacak gücün bile kalmamış senin.
bence fazla bilmekten kaynaklanıyor.
ben de miyazaki izlemeden, kurusawa görmeden, iki üç kitap devirmeden çok mutluydum.
hatılyıorum lisenin başlarında, beşiktaş'ın tepesinde otururken, ben bu ülkeyi yöneticem diyordum. en iyi benim diyordum.
öğrendim öğrendim ve öğrendim.
kendimi çok eksik hissediyorum idim.
benden çok çok daha değerli insanların olduğunu düşünüyorum idim.

ama öyle değilmiş.

insanlara "hayır" dedikçe anladım bunu.

kendini aşırı derece eleştirmeyi bırak.

ayrıca boşa kendini eksik hissetme, biz de kendimizi gayet eksik hissediyoruz.

ıslık çalamıyorum diye depresyona girdiğimi bilirim lan :)

Bunlar hepimizin zaman zaman gectigi bir donemler. Hayatinin kisa da olsa herhangi bir doneminde boyle endisesi olmayan insanlar madalya hak ediyor bence. O kadar insani endiselerin var ki, bu cok guzel bir sey. Kotu falan degilsin, endiselisin. Dediklerin az veya cok, gordugun herkeste var. Herkesin sikici oldugunu hissettigi anlar vardir, herkesin "Ya soyle miyim acaba" dedigi anlar vardir. Bu konulardan anlamam ama kendi tecrubeme gore yaptigin sey sadece kendini aramak ve kendini tanimaya calismak. Bir sarki vardi "Denizde kaybolmus gemi gibi limanimi ariyorum, yerimi bilmek istiyorum" diye, o hesap. Sevildigini hissetmemek, ne oldugunu bilememek, kendinden bol bol supheye dusmek boyle zamanlarda geliyor. Yeni yeni bir dunya goruyorsun, onu algilamaya, o dunyada yerini bulmaya calismak bu. Bu "Beni bosa koysalar dolmayacak, doluya koysalar almayacak' gibi hislerin hepsi kendini tanima surecinin bir parcasi. Bunlar buyume surecinin bir parcasi, sadece bu surecin hem yasi yok ve her yasta gelebiliyor, hem de bu surec gectiginde her sey biraz daha berraklasiyor.

Ben de bir dönem sürekli böyle hissediyordum. Hatta psikologa gitmiştim ve adam benden bir A4 kağıdına kendimi nasıl gördüğümü sıfatlarla anlatmamı istemişti. Sadece sıfat yazacaktım yani. Abartmıyorum yazmayı bitirdiğimde üzerinde 3 sütun halinde olumsuz sıfatlarla dolu bir kağıt ortaya çıkmıştı. Tek bir olumlu sıfat yoktu. Peki şu an nasılım? Elbette tüm olumlu sıfatları üzerimde toplamış biri gibi görmüyorum kendimi. Hatta psikolog benden bunu istediğimde bir insanı sıfatlarla tanımlamanın aptalca olduğunu düşünmüştüm içimden. Ama farkında olmadan kendimi sıfatlarla tanımlıyordum. Aslında bundan çok daha komplike varlıklarız, yani öyle olmamız gerekmiyor mu? O yüzden kendimde olumlu özellik de aramadım. Neysem oyum dedim. Mesela etik değerlerime aykırı davranırsam eskiden kendimi suçlardım, şimdi "böyle yapmak istedim ve yaptım" diyorum geçiyorum. Bunun da kötü bir yönü var elbette, değerlerin önemini yitiriyor. Kafandaki olmak istediğin o "mükemmel" kişiden uzaklaşıyormuş gibi hissediyorsun veya bazen kim olduğunu bilemiyorsun bile. Ama en azından insanın yüzde yüz siyah veya yüzde yüz beyaz olamayacak kadar komplike bir varlık olduğunu anlıyorsun ve rahatlıyorsun. Şu an ben sıkıldığım için insanlarla "tadında bırakıyorum". Böylesi de iyi değil elbette, biraz yalnızlaşıyorsun ama belki de ihtiyacın olan odur.

İnsanları sıfatla anlatmak aptalca dedim ama biraz mükemmeliyetçilik yüzünden bunlar başımıza geliyor. Bazı "sıktığımız" şeyleri biraz gevşetirsek şunu görüyoruz: "böyle de olabiliyormuş ya. kimse ölmüyormuş, ben yine benim. olabiliyormuş yani".

Sırf kendimi anlatan bir destan döşemiş gibi oldum ama umarım yardımı olur :)

Dostlar güzel yazmış, ayrıca ruhuna bu iyi gelir, ruhunla dinle ama.

youtu.be

özgüvenin zayıf. özgüven artırıı şeyler yapman lazım. spor yap, dağa tırman, denizde iki kilometre açılan amcalara eşlik et, askere git...vb mutluluğu ilkellikte ara.

Güvenlik, stabilite, bakım ve kabul içeren bir cocukluk/ bebeklik yaşamadıysan böyle hissedebileceğin kusurluluk ve terk edilme şemaları geliştirebileceğini öngören psikolojik yaklaşımlar var. Işlevselliğinin bozulduğunu düşünüyorsan bu düşünceler yüzünden terapi şart.
Bazı ruh hallerinin sık rastlanabiliyor olması onu doğal süreç yapmaz. Içimizdeki sağlıklı yetişkini güçlendirip kalıcı iyilik halinde olmak olmayacak iş değildir. Normal olanın iyilik hali olduğunu kabul etmek fikrimce daha makbuldür. Ve hayır depresyon bu değil.

Sosyal mecradan uzaklaş oku izle dinle. Biraz yalnız Kal. Icinden geçen sesi kabullenmek ve aglak bu icten içe isyan eden psikolojini uzerinden At.

merak etme hepimiz ayni hissediyoruz. hele ki mutsuzluk zamanlarinda tavan yapiyor o dusunceler.. takma lutfen

Boş durmaktan bunlar hep.

Türkiye'de mi yapıyorsun? Öyleyse Türkiye akademisi ve öğretmen kitlesinin kutsal bir iş yapmadıklarını fark etmesine bir katkı için eğitim sosyolojisi çalışmak çok güzel olacaktır. Ranciere'in bununla ilgili çok da uzun olmayan bir kitabı vardı 'cahil hoca' diye türkçe'ye çevrilmişti. Bir ona bak istiyorsan, konu seçmene daha varsa. Tabii bu eğitim felsefesi mi yoksa sosyolojisi mi oluyor tam bilmiyorum.

Suç sosyolojisi aralarında en gelişmişidir diye tahmin ediyorum çünkü hepsinden daha eski bir tarihe uzanıyor, sanırım. Ama bu alanda çalışırsan, çalışma hayatı için amerika'da bolca fırsatla karşılaşırsın. Suç sosyolojisi ve etnisiteyi birleştirirsen, bütün abd üniversiteleri kapıyı(bursla beraber) sana açar.

Sağlık sosyolojisi nedir, ne değildir hiçbir fikrim yok.

Öncelikle mezuniyet sonrası ne yapmak istediğine karar verirsen o alana yakın bir konu seçmen iyi olabilir. En azından alandan birileriyle tanışman, işleyişi anlaman anlamında işine yarayacaktır.
Sağlık sosyolojisi alanında çalışmak istersen bana bi çıtlat. Elimde cillop gibi konu ve bonus olarak aranızı yapabileceğim örneklem grubu var.

Mezuniyet sonrası ne yaparım bilmiyorum. Akademisyenlikten hiç hazzetmiyorum, fazla ders çalışan, hırslı biri de değilim. Ama her sınavı denerim herhalde. Yine de bölümümle alakalı bi iş yapmayı istediğimden sağlık sosyolojisi işime yarar mı? Gerçekten evet işine yarar diyebiliyor musun? Örneklem için çok teşekkür ederim örneklemleri severim evrenden ötürü. <3 ama daha örneklem işleri için bir yılım var.

sosyoloji bitince bu ülkede sosyologluk yapılmadığını öğrenmiştim çok zoruma gitmişti. Çok zaman geçti ama değişen bir şey yok sanırım. Mevcut düzende hastaneler mesleğin ideal tanımına en yakın çalışma alanları aslında. Hele ki devlet düşünüyorsan.. ben olsam denerdim. Ki lisans tezini çok çok da ciddiye almamak lazım. Ders notu bir yerde. Ama iyi yaparsan iyi olur. Özel bir konuda yazıp, bir konferansta sunup, kendine farklı çevreler edinebilirsin. Ama belki de sadece bir ders notu olarak kalır. Bilemem. Bazı şeyler tamamen şans.

Anladım. Ben de cok yormamaya karar verdim kendimi. Filmlerde yaşlılık gibi bi şey düşünüyorum su an. Merak ettim de sen su an sosyoloji ile alakalı bi iş yapıyor musun? ( yapıyorum de... ) :,)

hangi okulda okuyorsun ve hocalarının bitirme tezine bakışları nedir bilmiyorum ama o kadar önemseyeceklerini sanmıyorum. dolayısıyla, araştırmada zorlanmayacağın ve mezuniyetini etkilemeyecek bir konu bulman senin yararına olur.

yüksek lisans düşünüyorsan eğer katkısı olacaktır ve sana söylediklerimden kopyala/yapıştır yap gitsin gibi bir anlam çıkmasın.

Duyuru amacından sapmasın. Ben sana bilahare anlatayım.

@dead and broken evet basta cok önemsedim ama fazla uğraşmadan üstesinden geleceğim bi konu sececeğim. Ben tezle mezun olacaksınız sözünü duyduğumdan beri zor şeylere bakındım durdum. Tez için değmezmiş ki hocalarla da konustum. Su an tam olarak konu bulmuş sayılmam ama o endişem gitti. Teşekkür ederim.

The Market Bosphorus'a bak bi yemekler genel olarak fena değil, boğazda, manzarasını herkes çok beğeniyor. Kişi başı 120'den daha da uyguna çıkabilirsin hem.

hasan kolcuoğlu muazzez ersoy - küçükyalı

Hazzo puloya gittik biz. Pek de güzel eğlendik. Fix menü de var el yapımı şaraplarının da içinde olduğu. Iyi eğlenceler şimdiden.

Villa doluca neo. Migrosta 18 falandi en son

herhangi bir kalecik karası ya da hafif içim istenirse rose şarap

angora rose

Angora kırmızı güzel. Sürekli içiyorum.

ucuz ve güzel sarap dıye bısey yoktur.10 tlye satılan saraplar var.

carrefour'da satılan (bkz: sava).

Rose için kavaklıdere rosato

Dışına kıyma konulan senin dışarda yediğin kızartmalar için geçerli, haşlama için koymayınız efenim. Verebileceğim en iyi tavsiye hazırlıklı olun, o kollar yorulacak :)

tek mevzu bulgurunun kıvamı.kıvam tutması için de kaya tuzunu ezerek kullanın.

bulgur kıvamı için annem irmik de ekliyor içine. iç için kuzu-dana kıyma karışık kullanıyor. ayrıyeten biraz da kuyruk yağı.
not: Adana

disina kiyma konulanlar hepsi icin gecerli diye biliyorum, zira haslamalik, kizartmalik diye bir ayrim yok yapimda, pisirmede oluyor o ayrim, zira et koymazsaniz yapismaz (baska urunler kullaniliyorsa bilemem tabii) elde yapacaksaniz sabirli olmaniz gereyor, fakat et kiyma makinelerinin icli kofte aparatlari var onlari tavsiye ederim, harci icin ise abarmamak kaydi ile ceviz ve yeni bahar guzel tat verir, internetteki tariflerde tereyagi vs diyor fakat kiymanin kendi yagi yeterli olacaktir cok yagsiz degilse.

Şimdi annem adana(kozan)lı babam tarsuslu annemin söylediğini aynen aktarıyorum;

Malzemeler
2 bardak köftelik bulgur
1 bardak un
Suyunu ekle (kulak memesi kıvamında hamur olana kadar ekle)
Harç için; yağsız kıyma, yarım paket tereyağ,maydanoz, karabiber, kimyon,tuz,iri soğanlardan 5 6 tane ufak olursa yarım kilo

Not: Yalnız harcın donması gerekiyor sıcak sıcak koyamazsın hamurun içine

Yapılışı;

Önce kıymayı ocağa koy o haşlanırken soğanları doğra içine koy ağzını kapat 10 dk kavrulsun daha sonra yağını koy 1.5 yemek kasığı biber salçasını koy(sadece biber),karabiber, kimyon,tuz istersen acı da koyabilirsin en son maydanozu doğra üstüne serp ağzını kapat, buzluğa at.

Yoğurduğumuz hamuru yumurta büyüklüğünde elinde yuvarla ve parmaklarınla aç(yengenden açma şeklini görmüşsündür diye tahmin ediyorum) içine hazırladığımız harçtan(kıymadan koy) ve hamurun ağzını kapat

Haşlamak için; büyük tencereye su koy içine tuz ve yarım limon sık ağzını kapat kaynasın kaynadıktan sonra içine köfteleri at su üstüne çıkınca çıkart.

Not:Adana - Tarsuslular köftenin içine ceviz koymaz.

Afiyet olsun :)

yuvarlak küre şeklinde yap öyle güzel oluyor. bizimkiler öyle yapar ben bizimkilerden güzelini hiç bi yerde yemedim

Tenceredeki buharı kullanabileceğiniz büyük kevgire benzeyen bir takım aparatlar var eğer onlardan edinirseniz hiç korkmayın yapmaktan. Dağılmadığı sürece ne kadar kötü olabilir ki? Tencerenin kapağı açıkken kaynatmak, suya biraz limon damlatmak ve iç harcın çok soğuk olması işin püf noktaları. Afiyet olsun.

Dışına kıyma koymaya gerek yok.

referans alacağın tarifi buraya koy, nesi eksik nesi fazla söyleyeyim.

talimhane'nin girisinde faros.

Pizza severseniz 49 Çukurcuma. Desperate House Wine içersiniz.
Yemeğin üstüne de Nutellasimo yersiniz pasta niyetine :)

Şarapsa hazzo pulo

17-18 yaşına gelmiş adama yapılır mı bu ya. bırakın naparsa yapsın. gelecek onun geleceği.
bu işler interneti kesmekle, saat sınırlaması koymakla olmaz.

ne zannediyorsunuz? internet saati bitince "hadi ders çalışayım bari :)" falan mı? işler daha da karışacak. bırakın ergenliğini yaşasın.

aynı sorun kardeşimde de vardı. okula gitmiyordu, sınıfta kalmaktan kıl payı kurtuldu.
evet, bilgisayarı kaldırmak olmaz. kendisinin sıkılıp bırakması lazım.
biz kardeşime bisiklet aldık, sosyalleşmeye başladı ve bilgisayarı kaldırdı. 2 senedir evde bilgisayar yok.

böyle, sosyalleşmeye yönelik bir şeyler düşünebilirsiniz.

yaygın kanaat sorunun çözümünün diğer bagimliliklarda olduğu gibi azaltarak ve sonra kesilerek olduğu söyler ancak şahsi fikrim profesyonel yardım alınması yönünde.
"kendisinin sıkılıp bırakması" da bi bagimlilik icin kisa vadede ulasilabilecek bi cozum olmaz. "gelecek onun geleceği" yaklasimi da cok yanlis olur

benzer bir durumu yaşamış biri olarak tamamen kardeşinizin düşüncelerine bağlı.

ben de aynı durumdaydım. abim yapmaya çalışırdı sizin yaptığınız şeyleri. bazen gönül mevzusu da girince işin içine ben abartıyordum olayı. gezmeyi, internete girmeyi falan işte. ama genelde ayarındaydım yine de özellikle geç kalkma, sabahlama olaylarımız çok benzer sizinki ile.

abim karşısına alıp konuşmuştu. allah pek fazla tesiri olmadı ama benim düşünce stilimde ''bir şeyler başarmalıyım vardı, bu emekler boşa gitmemeli. şükür öyle de oldu. haa onları dinlese idim bahsettiğiniz şu derece olayı ki iğrenç bir baskıdır o. çok yapıldı bana da. oralara girebilirdim ama hiç hedefim olmadı. baskılarda hedefimi değiştirmedi.

yaşamış biri olarak tamamen kardeşinizin sizin hakkınızdaki düşüncelere bağlı bence. haa herkes annesini babasını sever. buna şüphe yok ama çok da sıkıntı değilse maddi durum bazen düşünce yapısı değişebiliyor. motivasyon kaynağı ne olacağı belli olmuyo.

yanlış bir şey yazdı isem de özürdilerim.

oynadığı oyun ne acaba merak ettim. ben de 2 sene önce knight online denen bi oyuna bulaşmıştım. 6 ay oynadım ve hesabımı 500 tl ye bi öğretmene satarak oyunu bıraktım ama insan yoksunluk hissediyo bi süre. yapacak bişey bulamıyo. eğer maddi durumunuz iyiyse dışarda gezip tozması için para verebilirsiniz bence. parasızlıktan da olabilir bu durum.

abi ne demek 17 18 yaşındaki çocuğun geleceği ya? dalga mı geçiyorsunuz siz? bi dönün bakın allah aşkına 17 18 yaşındaki halinize? hani gören bilen de aileler inanılmaz iyi yetiştiriyorlar çocukları, 17 18 yaşında herkes muhteşem mantıklı davranıyor zannedecek. yok öyle yağma.

alıp konuşacaksınız karşınıza, gerekirse her gün. profesyonel destek almanızı tavsiye ederim, öncelikle lisedeki rehberlik hocasından. gerçi onlar çok fazla umursamazlar ama, iyi biriyse yardımcı olmaya çalışır muhakkak. son çare ise bilgisayarı kaldırmak ancak iş bu aşamaya gelmeden önce profesyonel destek. siz şu sözlükteki duyurudaki kontlara konteslere bakmayın. havaya sıkmak en kolay şey.

ister 17-18 olsun ister daha 15lerinde olsun, o şu an geleceğini kendi başına çizecek olgunlukta değil. o yüzden sınırlama da koyacaksınız, gerekirse bilgisayarı da kaldıracaksınız. o yaşta çocuğun hayatı sadece ev+okuldan ibaret olduğu için bu kısıtlamalar illaki ders çalışmasına pozitif etki eder.

ebeyevn konuşmasını olayına katılıyorum. ders çalışması mesajını verin. sert konuşmaktan korkmayın. şunu yap, bunu yap demek yerine kendinizden örnek verirseniz daha etkili olur. böylece tepki vermesinin önüne geçersiniz. bu konu üzerinde düşünmeye sevk etmeyi başarırsanız o da daha sıkı tutunur. bana kalırsa sabahlaması çok yanlış. onu bir şekilde engellemeniz lazım. geç yatmak/sabahlamak verimli çalışmayı direkt bitirir. uzun vaadeli çözümlerin daha etkili olacağını biliyorum ama sizin böyle bir lüksünüz yok. ben olsam bilgisayarı şu an direkt kaldırırım. stres atmak istediği zaman size gelsin söylesin, o zaman o güne özel açılır. hatta sabah dersaneye gitmediği günler asla oynamamalı. bu arada artık telefonların bilgisayardan farklı bir yanı kalmadı. gerekirse onu da kısıtlayın. son sınıf diyorsunuz, şurada 3 ay kaldı. 3 ay dişini sıksın. bilgisayarı kaldırma konusunda ben eski yöntemden yanayım. olmazsa olmaz 1-2 kabloyu alın saklayın.

17-18 yaşında, kendi bileceği iş ne demek ya?

kendi parasını kazanır, ayakları üzerinde bir başına durabilir o zaman kendi geleceği olur.

ben 33 yaşında tez yazıyorum. bu yaşımda bile konsantre olamıyorum, lise öğrencisi hiç olamaz. tatlı sert konuşun bence.

bilgisayarla ilgilenmediği vakitlerde ders çalışıyorsa tamam ama her şekilde takılıyor sallıyorsa bilgisayarı engellemek çok iyi bir seçenek değil gibi. hatırlıyorum bilgisayarsız odaya kitaplarla gönderdikerinde beni, duvara bakardım. bir soru çözer yarım saat duvara bakardım 14-15 yaşındayken. bence yapılabilecek en iyi şey, evde istediğini yapmasına izin verip dersaneye gitmeye zorlamak. 0 uykuyla da olsun gitsin. orda dikkatinin dağılma şansı yok, hem diğer öğrencilerin ne yaptığını görüp bir ihtimal gaza gelebilir.

hatta sakince şu pazarlığı yapabilirsiniz, ya bilgisayarı kaldırıyoruz ve sen bunu hiç kullanamıyorsun + dersaneye gidiyorsun. ya da bilgisayarı bırakıyoruz ancak dersaneye bir gün bile devamsızlık yapmayacaksın.

İşin teknik tarafı için yorum yapmam gerekirse, Windows içinde "Aile Koruması" ile çözüm üretebilirsiniz. Yapmanız gereken yeni bir kullanıcı hesabı açıp o hesaba Aile koruması koymak. Bu sayede kullanım saatlerini kısıtlayabilir, hangi uygulamaları çalıştırabileceğini dahi belirleyebilirsiniz.

windows.microsoft.com

Açılan sayfada, sağ üstte işletim sistemini değiştirip kendi sisteminizdeki ayarları öğrenebilirsiniz.

abi kardeş birlikte ya da onun tek başına/arkadaşları ile yapabileceği başka bir aktivite bulunamaz mı? birisi bisiklet demiş, bence de mantıklı. örneğin düzenli olarak bisiklete binilse ya da açık havada başka bir sportif aktivite yapılsa, çocuk yorulsa, bilgisayar oynamaya vakit bulamasa, zamanla bir nebze bilgisayardan soğusa? yüksek sesle düşünüyorum sadece.

ama zaman kısıtı koymak ya da benzeri herhangi bir zorlama ters teper kanaatindeyim. çocuğun başka (ve daha yararlı) bir aktiviteyle uğraşması lazım sanki.

Profesyonel destek diyen herkese +1000.
Aile terapistinin nereden başlayacağına dair bir tahmin yapmak gerekirse; eğer anne babanız sağ ise bu konunun sizi ilgilendirmediğini, kenara çekilmenizi salık verecek ve ebeveynlerinizin bilgisayarı bir ödül olarak kullanacağı bir sistem geliştirip bunun uygulanmasını isteyecek. Tüm bu olup bitenin ailenin ilgisini toplamakla ilgili olduğunu, o evin içinde güvende hissetmediğini vs. anlatacak.
üniversite sınavına bu kadar az kalmışken ben olsam ilaç desteği de isterim, psikiyatriste giderim ki, sakinlesin biraz.
Koskoca adam diyenleri de anlamıyorum. 18 yaşını bitirene kadar çocuk o. Ve bu müdahaleye ihtiyacı var. 18 yaşımızdaki halimize söyleyeceğimiz laflar o zamanlar ebeveynlerimizden duymaya ihtiyacımız olan laflardır hep.

Merhaba,

Ben .... şurada öğrenciyim şu konu üzerinde çalışıyorum. Bununla bağlantılı olarak yazdığım bir makalede sizin ..... başlıklı makalenizi gördüm. Makalemin şimdiye kadarki olan kısmını ekte bulabilirsiniz. Gördüğünüz gibi .... kısmına sizin makalenizde bulunan .... ölçeğini eklemenin makaleme fazlasıyla faydalı olacaktır. Bu hususta atıf da yaparak ilgili ölçeği makalemde kullanmama izin verirseniz müteşekkir olurum.

Saygılar,
Ali Baba

Saygıdeğer (buraya soyadı gelecek) Hocam; 
x Üniversitesi x. sınıf öğrencisiyim. X kapsamında, x (makalenin kısa başlığı buraya gelecek) hakkında yapacağım araştırmamda kullanmak üzere, geliştirmiş olduğunuz 'buraya ölçeğin adı 'nizi -izninizle- kullanmak istiyorum. Ölçeğinizi ve puanlama kriterlerini gönderebilir misiniz, lütfen?
Saygılarımı sunarım.
Buraya isteyenin adı soyadı

(Yukarıdaki denendi,onun üzerinde ölçek böyle alındı. Ancak benim bildiğim ölçek kullanandan değil güvenirlik geçerliğini yapandan istenir. Ben, hep öyle istedim.
Kullananın paylaşma hakkı varsa eğer,belki. O halde yukarıdaki izin şablon olarak kullanıp öyle ayarlanmalı.)

kolay gelsin.

öncelikle okurken sinirlendiğimi söylemem lazım. ne biçim insanlar var arkadaş?

bence direkt onları istemediğini, ailenle başbaşa zaman geçirmek istediğini söyle. 5 paragraf pislik yapıp hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlarsa sende aynısını yapacaksın. tabi anne babanın da destek olması lazım.

Çok konuda yüzde yüz haklısın ancak seni ailendekiler fena gazlamış.hiçbiri senin direkt bileceğin şeyler değil hep birilerinin anlatması.
Gönderme konusuna gelince bence halanla samimiysen sen arkadaşlarınla halana geç, ki bu da sorun olmasın aranızda.

Bunlar benim babaannem ve dedemmis ya!?! Ben dogdugumda da, babaannem benim sut ictigim biberonumu alip gidip kuzulara falan sut vermis. Annem delirmis, hala unutmaz. Yaptiklari, bizimkilerle ayni hemen hemen.

Bence direkt, soyleyin. Cunku sen arkadaslarim gelecek desen de eminim laf ederler gibime geldi. %90 . O yuzden direkt, acikca belirtin. Biz rahat rahat vakit gecirmek istiyoruz vs. diye. Bu sefer de soylenirler ama en azindan, daha kesin bi cizgi olur aranizda. Siz iyi gorusuyormussunuz, ben ve annem iliskilerimizi kestik. Bi tek babam ve kardesim bayramda, 2-3 ayda bir dolasmaya vs. giderler el opmeye falan filan. Siz bence direkt soyleyin.

Halamla boyle bi isbiigi veya benim biletlerini alabilme ihtimalim soz konusu degil. Gittigim yerde ac kalmamak icin 3 kurusun hesabini yapiyorum, kendi kendime gecinecegim.

benim babaanneme ne kadar benziyor. benim merak ettiğim baban bunlara hiç mi tepki koymuyor? eminim anlattıklarından çok daha fazlası vardır. tiksindim resmen seninkilerden. babanla konuşmalısın. sen değil babanın onları uyarması lazım. babana haber verip tüm irtibatı, ilişiği kesebilirsin. böyle davranan adamlara iyilik yaramaz. ama ne şiş yansın ne kebap diyorsan biletlerini alıp önlerine koyman mantıklı. en uygun buydu dersin. emri vaki yapmış olursun.

Babam kucukken korkusundan, buyudukce saygisindan sesini cikaramamis hic. Bu insanlarw ne saygisi gerci de, yuzu yumusak. Su an sadece onlarin istedigi seyleri yapmayarak ve arada asiri derecede laf sokarak intikam aliyor sadece. Sert bir sey soylenecekse de bana havale ediyor. Mesela bir kere "bizim sigara az kaldi bitmesin sunlarinkinden alalim" dediklerinde babam haliyle hayir alamazsiniz diyemedi, ama ben paketi kaptim onlerinden, onlarinki de az kalmis aaaaa tuh yaparak.

Bu sizin sorumluluğunuz değil. Bırakın babanız çözsün ki ebeveynlerine karşı belki de ilk defa sınır çizsin. Belli ki bu işi hallederseniz ailenin kahramanı ilan edileceksiniz bu çok havalı anlıyorum ama herşeye rağmen yaşlı insanlar, ölüp gittiklerinde üzülürsünüz. Paragraflarca sıraladıklarınızın sebebi yapabilmiş olmaları. Yapamasalardı yapmazlardı. Babanızdan rahatınızı talep edin.

valla akraba dede babaanne bi yere kadar. ben olsam direkt söylerdim gidin artık siz diye. bende de vardı uzun zamandır görüşmüyorum rahatım. benimkiler ben bebekken hastayken, hastaneye göndermemişler bir şey olmaz diye. artık ben ölmek üzereyken gitmişim. doktor babamın yüzüne tükürmüş öldürüp getirseydin diye. kuş palazıymışım.

valla ah dededir amcadır haladır. yok öyle bir dünya. kötü, düşüncesiz, art niyetli çakal insana yol vermezsen onlar seni sömürür. baban küsecekse küssün. ki karışmamalı.

allah sabır versin.

Öneri veremiyorum ama ne yap, et çıkar onları o evden.

Babanın pısırıklığı kusura bakma da, benim babannem de karışmaya çalışıyormuş bir ara bayağ. Babam artık biz başka bir aileyiz gibisinden bir şeyler söyleyince eli ayağını çekmiş. Bazen yemeğe gelirdi sadece, sınırlar içinde saygılı mutlı yerdik yemeğimizi.

baba pısırıklığı ile ilgisi yok ya bende benzer bir ortamda büyüdüm. babaannem aynı şekilde kaprisliydi.. dedemi hiç tanımadım ama halamla çok canımızı sıktıkları, huzursuzluk çıkardıkları olmuştu. nisan ayında alzehiemer hastalığından kaybettim babaannemi...

valide hanım o kadar halamın peşinden koştu, arkasını toparladı... yardımcı olduk 5 aydır üzüntüsü geçsin diye.. şuan aynı kaprisi devam ediyor... tek başına bir boklar yemeye çalışıyor ama çatır çatır yüzüne konuşabiliyorum şuan...

babama arkadan nasıl ortalığı karıştırdıklarını anlatmamız çok uzun seneler sonra gerçekleşti.. maaşını, ikramiyesini gidip onlarla paylaşırdı öyle söyleyeyim sana.. o paraları toplasam şuan 2 tane ev falan alırım.. ben bu yaşıma kadar bir kuruş keyfi parasını yemedim örneğin babamın.. hatta annem hep derki benim çocuklarımın boğazından geçmesi gereken parayı başkası yediyse haram olsun falan felan...

hoş senin yapman gerekeni söyleyeyim..

"bunu çözecek adam doğrudan senin baban... otur güzelce huzur kaçırdıklarını ve diğer olayları anlat.. hatta babanın yüzüne yukarıda anlattığın olayları da vur yani.. baba doğrudan tavır almadığı sürece bu böyle sürüp gidecek.. çünkü yüzsüzlük tavan yapmış..

sen, kardeşlerin, annen onların gözünde hiç oluyor... onlar açısından konuşuyorum hatta profillerini tespit ettim şuan.. siz kimsiniz ki? oğlu ses çıkarmıyor sen kimsin ki?

hatta ev onlara ait ama siz oturuyorsanız o bile olaydır.. en ufak olayda yüze vurulur falan..."

eskiler böyle ya yapacak bir şey yok diyorum ben.. işin kötüsü ne mal olduklarını babama 55 yaşında anlatabildim... annemin 30 senedir, benim 25 senedir hayatım sikiliyor.. üniversiteyi bile parasızlıktan bıraktım yani.. onlar yerdi, ben bakardım... :)

edit: şundan yüzde yüz eminim.. babanın saygıdan falan sustuğunu söylemişsin.. ben buna kalıbımı basarım yanlış düşünüyorsun. ailenin yaş olarak en büyüğü ise çok parası geçmiştir onlara.. atıyorum senin yerine hep onlardan yana olmuştur çoğu zaman.. eminim yani...

Benim babannem de çakalın önde gidenidir lakin ben de onu kabahatli bulmuyorum. Bütün bu sorunları çözmesi gereken kişi babadır. Annen iyi dayanmış. Sen karışma seni ilgilendirmiyor. Baban artık bir zahmet erkek olduğunu hatırlasın sorumluluğunu yerine getirsin. Onun ailesi olduğu için bu insanlara katlanıyorsunuz. İstese çok güzel haklarından gelir eminim. Yukarıda bir arkadaş yaptılarsa yapabildikleri için yaptılar demiş sonuna kadar katılıyorum.

Bu direk babanın muhattabı olduğu bir durum. Sinirlenmeni anlıyorum, haklısın da. Ama annen-baban sus pus otururken maalesef sana birşey düşmüyor. Babana söyleyeceksin, ''bak ben gidicem bunları da burda istemiyorum son zamanlarımda ne yap et gönder'' diye. Gerisini babana bırakıcaksın. Bu durumda bile sesini çıkarmazsa o zaman başına gelenleri hakediyor demektir kusura bakmasın da. Ses çıkarmadıkça ezerler böyleleri çünkü.

Nefret etmişsin fakaz o zamanlarda yasanan seyler o zamanda kalmaz mi bak anne karnindayken diyosun coook uzin zaman once unut gitsin. Onlari uzersen annene babana ayip edersin idare et

İlk olarak: olmaz olsun öyle akrabalar aga. Düşman başına lan.

Açık konuşmak fayda etmez mi, "gelin şu konuda anlaşalım, siz kötü insanlarsınız, ben de sizi zerre sevmiyorum. siz de bana bayılmıyorsunuz. ailemle zaman geçirmek istiyorum ama biliyorum ki içine sıçacaksınız, o yüzden gidin başka yerde kalın". Söylemesi çok kolay biliyorum ama en uygun çözüm bu gibi. Yüzlerine söyleyemezsen bile aynada provasını yap, en azından nefretini azaltacaktır. Aynada yapıyorsan daha ağırlarını da söyleyebilirsin elbette.

''yabancı değilsiniz, anlayışla karşılayacağınızı düşünüyorum, burada geçireceğim kalan günlerimde çekirdek aileme nazlanmak istiyorum. siz buradayken ilgi bölünüyor, bana yetmiyor, ister halamlara geçin, ister evinize dönün'' diye söyleyin. hem kırıcı olmamış, hem de kesin sonuç almış olursunuz. hem kibar, hem de kararlı olsun ve de sakin, tamam mı?

Bence diğer tarafı da dinlemek lazım

Yukarıdaki arkadaş görümce değilse neyim.

Çıktısını alıp annemle babama göndermek istedim. Ben olmasam aha sizin sonunuz da buydu demek için. Eğer babanın içten içe alınmayacağına eminsen açık açık konuş, gitmelerini söyle, madem arada sevgi bağı yok, sırf senden 50-60 sene önce doğdu diye kimseye katlanmak zorunda değilsin. Ama babanın alınma-kırılma ihtimali varsa söyleme derim. Gider ayak babanla kırgınlık yaşadığına değmezler. Aslına bakarsan, böyle insanlar hiçbir şeye değmezler.

işte böyle böyle dolaşıklıkları üstümüze alıyoruz ve başkalarının yukunu taşıyoruz. sen kesinlikle hiçbir şey yapma. yapması ıcın babanı zorla. bu onun bu zamana kadar boyun eğdiği ve büyüttüğü bir olay. cocuklukta feci biçimde sindirmişler adamı ama artık onlardan ayrı ve koskoca adam oldugunu farketmesi gerekiyor. hani alttan alalım bu seferlık yaşlı insanlar bugun var yarın yoklar durumu da yok. inanılmaz bir devamlılık ve yüzsüzlük var. baban artık dur desin. sen de babanın görevlerini sakın üstlenme. sen çocuk ol.

yok arkadaş. sabahtan beri surat asmaktan başka bir şey yapamıyorum. annemle babama "ya bir şey yapın gitsinler ya da ben açık açık söyleyeceğim halamlara gidin ben rahat rahat hazırlanmak istiyorum diye" dediğimde de saçmalama, ayıp olur, olmaz öyle şey diyorlar. ben de onların yattığı odanın ortasına kocaman valizimi açtım, bütün eşyalarımı da saçtım ortaya. babaanne kişisi bir süre sonra "ee bunu ne zaman kapatacaksın?" dedi, "gitmeme daha 5 gün var, şimdiden kapatamam böyle kalacak ben gidene kadar" dedim. annem de arada toplasana veya odana götürsene dediğinde "başka yer mi var nereye götüreyim, en müsait yer burası" diyorum ama oralı olan kim.

babanın adı tyler durden değil di mi hacı :)

yok hocam, tyler durden değil. gerçi adama o kadar laf ettik, internette bayağı bayağı sabun yapımında "mikrodalgada eritin" diyollar. ama koku da sabit bi yandan. bilemedim.

1- sucuk falan ısıtın bol bol. koku çıkmaz ama değişir.

2- muhtemelen hayır.

sirke deneseniz?aşağıdaki linkte sirke ile ilgili oldukça yararlı bilgiler var. ilgili bölümü alt kısma ayrıca kopyaladım. belki faydası olur.

www.zaman.com.tr

Mikrodalga fırınınızı buharla temizler: İçi ¼ fincan sirke ve 1 fincan suyla dolu cam kaseyi fırının içine yerleştirin ve en yüksek ısıda 5 dakika bekleyin. Kase soğuduğunda, bir kumaş ya da süngeri bu sıvıya batırın ve iç yüzeydeki lekeleri temizleyin.

abi sirkeyi iki türlü denedim, biri ısıtarak diğeri normal bi gün bekleterek. gitmedi koku.

bu arada babanıza sabun yapım seti hediye edin bence. ya da babanız yeni bir mikrodalga alsın, kokulu olanı o kullanmaya devam etsin.

Karbonatla silip hatta bir tutam da içinde bırakmayı deneyebilirsiniz.

2) mikrodalga kullanmak zararlı... sözlükte çalışma mantığından epeyce bahsedilmiş, hatta "güneş"e benzeten biri bile vardı yanlış hatırlamıyorsam. Güneş nasıl zararlı ise mikrodalga da zararlı(kanserojen).

1) içinde kömür bekletirsen kokuyu alıyor

2) değil.

Küçük saklama kaplarına bölerek buzluğa atın, her akşam birini çıkarıp ısıtıp yersiniz, donduğunda bozulmaz nasılsa..
Az yaparsınız, birkaç tür yaparsınız, her gün aynı şeyi yememiş olursunuz..
İstediğiniz her yemeği yapabilirsiniz hem, biz tatilde böyle yapmıştık, denizden vs. gelince zorlanmayalım diye buzluğa stoklamıştık bir günümüzü yemek yapmaya ayırarak, çok rahat etmiştik sonrasında, çalışanlar için gayet kolaylık oluyor..

boş gününde yemeklerini hazırlayıp, saklama kaplarına bölüştürerek buzluğa koyabilirsin, dayanır uzun süre.

da hangi yemekleri yapayım neler dayanır ki.

Buzlukta her şey dayanır ya, ilk aklıma taze fasulye geldi mesela (biz onu yapmıştık), bezelye olur, patates vs. normalde ne yemek yapıyorsanız yapıp atın buzluğa hepsi dayanır..

Butun sebze yemeklerini yapabilirsiniz.fasulye pirasa vb. Isterseniz kuru fasulye nohut haşlayıp buzluga atin onu da 5 dakka da yapabilirsiniz.

-zeytinyağlı yemekler hayat kurtarır,

-bir tencere pilav veya bulgur pilavı yapabilirsin, ama ısıtırken ihtiyacın kadarını küçük bir tavaya koyup ısıtmalısın ki bütün tencere tekrar tekrar ısınmasın,

-köfte yapıp buzluğa atabilirsin

-birkaç çeşit makarna sosu yapıp buzluğa atabilirsin, hemen makarnayı haşlar sosu tavada ısıtırsın

-sebze türlüsü yapıp dondurabilirsin yine, yanına bulgur pilavı ısıtırsın

-konserve kuru fasülye, nohut veya bezelye: önce yıka, tencerede soğanı kavur tuzunu salçasını at, seversen kuşbaşı et de at kavrulsun, konserveyi ekle, sıcak su ekle, altını kıs biraz tıkırdasın. yanına pilav iş bitti. 10 dk.

-mantı, gözleme de buzlukta saklanabilir. gözlemeyi az yağlanmış tavada ısıtabilirsin mükemmel oluyor.

-fileto kesilmiş balıklar. sabah çıkmadan derin dondurucudan alıp buzdolabına koyarsın. akşam yanına bir çanak salata.

-annenden tarhana çorbası, kuru patlıcan isteyebilirsin. tarhana, su, salça, tuz bitti 10 dk.da çorba hazır. kuru patlıcanı da normal salçalı yemek gibi pişirebilirsin. bulgur da atabilirsin içine.

sana bunları yazarken acıktım iyi mi :(

her yemek olur buzluğa.

birazdan aychovsky dağıtır şindi burayı...

ekleme: kuru erik ve kuru kayısı da yiyin yemeklerden önce. size iy gelir.

her yemek olmuyor dondurucuda.. bazısı tekrar yenme aşamasında leş gibi oluyor. hayata küsüyorsun.

en güzeli kıymalı makarna sosu. biraz biber, domates, soğan ile kıymayı pişirip küçük kaselere koy. bunu makarnaya da koyabilirsin, üzerine yumurta da kırabilirsin, ya da bazı sebze yemeklerine ya da çorbalara koyabilirsin.

iglo bahçe bezelyesinin tadı çok güzel. büyük marketlerde bulunuyor. ondan al buzluğa koy. hem yemeklerde kullanabilirsin, ayrıca tek başına da yiyebilirsin. ben kapaklı borcamda 10 dakika mikrodalga da pişiriyorum, azcık tereyağı azcık tuz çok güzel oluyor.

aynı şekilde sebzeleri yıkayıp, doğrayıp kapaklı borcamda 8-9 dakikada haşlayabilirsin.

mercimek çok çabuk haşlanıyor. onu önceden haşlayıp kullanabilirsin yemeklerde ve salatalarda.

ayrıca haşlanmış nohut, fasulye ve barbunya konserveleri var marketlerde konserve bölümünde. bunlarla kısa sürede yemek yapabileceğin gibi salatalara da koyabilirsin.

Ben, ay başında pazara gidip bezelye, taze fasülye gibi gıdaları az bir süre kaynatıp sonra buzlu suda şoklayıp atıyorum buzluğa nohut, barbunya, kuru fasülye gibi bakliyatları da 30 dk kadar haşlayıp suyunu süzüp yine buzdolabı poşetinde atıyorum.
Kuru soğan da soyulup parçalanıp saklanabiliyor buzlukta. Şimdi tam mevsimi domatesleri de geçen hafta attım sos yapıp kavanozlarla buzdolabına.hatta bazılarını menemen harcı olarak soğan ve biberle yapıp koydum, kahvaltı da kolay oluyor.
Tüm bunlar elimin altındayken yemek yapmak 20 dk. Sürmüyor. Hem o buzluk tadı da gelmiyor damağıma. Canım çekerse pilav, salata.. ohh mis. Ha bir de şu salata malzemesi kurutmak için, dönen kaplardan tavsiye ederim. Kıvırcık, roka hep hazırda dolapta. 3 dk ya salata yapılıyor.
Simdiden ellerinize sağlık, afiyet olsun:)

Ortalığı dağıtmak gibi bir iddiam olmamakla beraber, ben de Pazar akşamları 2-3 saatte 3-4 çeşit yemek yaparak, hafta içi o stoğu eritenlerdenim. Eve geldiğimde ısıtma + soslama + salata 15-30 dk arası bir zaman alıyor. 2 sene önce buzdolabını değiştirdik. Eski buzdolabı yemeği yaklaşık 5 gün, tavuğu 3-4 gün tutardı. Yeni buzdolabı ile bir haftalık tavuk sağlam ve ikinci günkü gibi çıkıyor. Bu yüzden buzdolabı kalitesi çok önemli. Buzdolabı varsa her şey yapılıp saklanabilir rahatlıkla.

Bol protein ve az karbonhidratlı tariflerimle geleyim.

1. Mercimek Pate: İnternette çeşitli tarifler olmakla birlikte ben bunu pilav muadili olarak kullanıyorum. 2 bardak kırmızı mercimek haşlanıyor. İçinde bir adet kızdırılmış soğan, bir-iki dilim ufalanmış ekmek içi ve istenilen kadar rende kaşar konuyor. Sonra da baharatlar(*) eklenip karıştırılıyor. Ve fırına 150 derece civarında veriliyor, kendi kendine 20-30 dakika pişince oluyor o. Asıl zamanı alan soğanları kesmek ve kaşarları rendelemek gerisi kendi kendine oluyor. Bunu normalde köfte gibi yanına pilav, makarna kullanabileceğim şeylerin yanına koyuyorum. Gerçek pate bu değil aslında, o daha kompleks bir şey de, ben o kısmının ve gerçek patenin tadını sevmediğim, çok yemek seçtiğim için sadeleştirdim.

2. Akdeniz Usulü Piliç Fileto: Soğanları dilimleyip bir kaseye koyuyoruz. Üstüne zeytinyağı-karabiber-tuz-kırmızı biber ve sarmısak (veya sarmısak tozu) ekliyoruz. Filetoları ekleyip karıştırıyoruz ve buzdolabında sosun ete sinmesini bekliyoruz. (1-1.5 saat yeterli) Sonra bunu Pazar akşamı fırına veriyoruz. Pazar akşamı yapacağımız bu kadar, o kendi kendine pişiyor zaten. Bunu kısık ateşte yapıyoruz ki, kısık ateşte pişen daha lezzetli olsun, içi de iyi pişsin diye. Onlar kendi kendine oluyor. Sonra dolaba koyuyoruz. Olay bu değil tabii ki. Pazartesi akşamı eve geldiğimizde, domatesleri soyup küp küp doğruyoruz (ya da hazır doğranmış domates alıyoruz) Bunu tavada ısıtırken içine tuz-kekik ve varsa fesleğen koyuyoruz. Sonra o ısınınca üstüne kaşar ekliyoruz. Tavuğu da ayrı bir yerde az ısıtıyoruz. Sonra tavuğu alıp üstünü domates-kaşarlı sosu da üstüne kaplayacak şekilde döküyoruz. Baharatlarla enfes oluyor. Geçen hafta domates sosunun içine daha önceden ızgaraladığım birtakım mantarları attım, daha nefis oldu.

3. Her türlü yemek: Soğan ve biberi arzu edilen az bir yağ ile kavuruyoruz. peşinden etli olacaksa et veya kıyma koyuyoruz. Ya da et-kıyma koymuyoruz, fark etmez. Peşinden domates ve biber salçası ekliyoruz. Onu da kavurunca ilgili sebzeyi veya bakliyatı(**) atıyoruz. Peşinden su ve baharatları (*) koyuyoruz, o kendi kendine fokur fokur kaynayıp oluyor. Altını kısık tutuyoruz ki iyice birbirine girsin, lezzeti çıksın.

Malzemeleri çoğunlukla buraya yalniz uyanmak icin geldim'in dediği gibi hammaddelerini önceden hazırlayarak yapıyorum. Öyle değilse, bu kadarına üşenirseniz salçanın, doğranmış domatesin hazırı var.

4. Köfte'yi pazardan yapıp donduruyorum. Pazartesi akşamı gelip suyun içinde biraz domates ve biber salçası eritip köfteleri baharatlarla (*) birlikte içine atıyorum. Peşinden bir dilim ekmeği küçük küçük kesip suyuna atıyorum. Sonra çıkarıp üstüne sarmısaklı yoğurt döküyorum. İskenderin çakması, güzel bir şey oluyor. Bazen ekmeği koymuyorum, salçalı köfte oluyor, yanına mercimek pateyi alıp yiyorum.

5. Kabağı önce biraz haşlayıp, hafif ölünce küp küp kesip az yağda kavuruyorum. Hafta içi akşam geldiğimde ona yumurta ve peynir kırıyorum. Baharatları (*) ekliyorum. Normalde ağzına etten başka bir şey sokmayan abim bile yiyebiliyor. (Yemeklerimizin referansı bulunmaktadır)

Tüm bu yemeklerin 3 veya 4'ünün birlikte yapımı 2-3 saat sürer en fazla. Siz de en fazla 1 küsur saat bir şeyler hazırlarsınız. Hafta içi de pek zamanınızı almaz. Buzdolabı varsa orada durur zaten. Yemeğin kaç gün yeneceğinin tamamen malzemenin kalitesine ve ondan öte buzdolabının kalitesine bağlı olduğunu ilk elden öğrendim.

Bunun dışında internet yemek konusunda derya. Sürekli basit bir şeyler öğrenip yapılabiliyor veya zor şeyler "Ben nasıl olsa bunlar bunları sevmiyorum" deyip basitleştirilebiliyor. O basitlere baharatı ekleyince dünya daha güzel bir hal alıyor.

(*)Baharatlar: Eline geçirdiğini atma usulü. Tuz-karabiber-kırmızıbiber (değirmenli siz yaparsanız daha güzel bunlar)-sarmısak tozu veya sarmısak, nane, fesleğen, az miktarda kimyon, varsa ceviz tozu. (İstenilen konur, istenilen konmaz, tamamen zevke göre)
(**) Bakliyat konusunda fasulye, barbunya ve nohut akşamdan ıslatma gerektiriyor. Biraz daha kompleks. Yeşil mercimek iyidir.

2 kilo tavuk göğüs ve 2 kilo hindi göğüs alıp 500 gram olacak şekilde bölüp buzluğa atıyorum, tüm hafta onları yiyorum. 20 dakikada hazır oluyor, yanında da sebze salata falan baya doyurucu oluyor. Hiç tavsiye etmem.

Metis

metiste freud a başlayabileceğim bir kitap göremedim. Önerin var mı?

İnceleyeceğim. Teşekkürler.

Öteki serisinde freud var, serinin diğer kitapları da genel olarak analitik yazarlardan oluşuyor. Dolayısıyla tüm seri freud'a dair aslında.

fiesta ama az yakmaz.

ikinci elini bilmiyorum ama smart diğer gerekleri karşılıyor

Segmentinde mitsubishi colt diyorum. Hem her yere sığıyor hem çok az yakıyor. Tam otomatik olmadığı için yokuşta kayıyor ama ben alışabilmiştim hemen. Tasarımda sol kalas görüşü engelleyebiliyor ama elzem değil. Iyi viraj alıyor. Güvenli de pert olan arabada kimsenin burnu kanamamıştı.
Bir üst segment için de auris diyorum. Ortada sinir bozan kalas var bir tane hemen radyonun altında tasarımda sevmediğim kısmı bu.onun haricinde 1.6 da kalkışlara dikkat etmek lazım ancak yakıtta colt kadar cimri değil.
Hayırlı olsun. Güle güle kullanın

polo.

dizel opel corsa

1.5 dci motor kullannlar az yakıyor, ufak olanlar ise renault clio, dacia sandero fln az yakar ikinci eli de deli gibidir.

guzergah onemli, duz yol ise (benzinli) micra, suzuki swift, opel corsa, uzun yokuslu inisli uzun yol ise, dizel torku yuksek araclar, polo, 308, clio vs.

bmw 116d

dizel ve düzgün kullanımda 2-3 lt arası yakıyor. piyasadaki yakıt konusundaki en iyi araçlardan biri.

Geçen 10 lira istedim , auuv dedin hemen . Neyse kazasiz belasiz ..

MOLA:
-Kütahya Sera AVM(İnci'de çay-sigara)
-Afyon Özdilek(Yine çay-sigara)
-Burdur üzerinden geçeceksiniz -> Mudul Bey(Burdur Şiş/Kaymaklı Kadayıf)
Susamlık Tepesi(Çay-sigara)
-Isparta üzerinden geçecekseniz -> Kebapçı Kadir(Fırın Kebabı/Üzüm Hoşafı)
Ferah(Karışık Pide/Yayık Ayran)
Karacaören Barajı(Çay-sigara)
RADAR:
-Karaçam İsmail'in Yerini geçtikten sonra virajlı yolda,
-Pamukova girişinde,
-Bilecik rampasında bağlantının altında,
-*Kütahya girişinde,
-*Afyon girişinde,
-*Burdur'a sallanırken petrol istasyonunu geçtikten sonra,
-Burdur/Bucak merkezi geçtikten sonra,
-Antalya Kepeze sallanırken olabiliyor.

Yıldızlılar bu hafta bana denk gelenler. Diğerleri sürpriz =)

İyi yolculuklar. Mutlu tatiller.

@adrenokortikotropik çok teşekkür ederim

Bence güzel, camlı dolabı çok beğendim..
Yatak da fena değil, iskelesi beyaz olursa daha iyi olur..
Böyle bir odaya uygun perde ve nevresim takımı english home da bulunur çok rahat bir bakayım bulabilecek miyim düzeltme yapar eklerim..

Düzeltme:
Şu ya da benzer desende nevresim takımı güzel olur: www.englishhome.com.tr

Feminen değil..

çok feminen değil ama. çok erkeksi de değil.

yatak hoş değil. çok eski tip bunlar. illa bu olacaksa bari beyaz olsun.

Almayııın. O yatağı almayın. Bende bunun beyaz olanından var. 1 seneyi geçmeden gıcırdamaya başladı, dedik ki yağlayalım. Bu kez de hareket haline geçti. Oynuyor efendim durduramıyoruz.

yatak berbat

Tam bilimsel karşılığı olmayabilir ancak doku farkındandı sanırım.

eksisozluk.com
Bu kurama bağlı olarak şöyle yorumlanabilir; seks nesnesi olarak bilinç dışımıza kodlamadığımız/kodlanmamış bir nesneye hallenmiyoruz.

Eğer google hesabı ile rehber senkronlandıysa geri getirilebilir.
Bunun için ;
1-www.google.com.tr adresine gidin
2-More(daha afzla) tıklayın
3-Restore contacts ( artık türkçe ne yazıyorsa rehber kurtar gibi) ona tıklayın,
4-Son bir ay içinde herhangi bir zamanı seçebilirsiniz.

Umarım işinize yarar.

@elebego halloldu. çok teşekkür ederim.

Bu sefer seveceğin bir bölüme gir, yan dal ya da çift ana dal zorla. Bu durumda geç mezun olmanın dezavantajı pek olmaz.

Edit: Bir de içini ferah tut. Emeklilik yaşında bitirenler var. Amacın için biraz kendini sikacaksin, arada çıkıp gezersin. Boş yere kapanmiyorsun. Rahat ol. Valerian root var çok paniklersen.

en yakin arkadaslarimdan biri 21 yasinda birakti, yeniden girdi. simdi hem mutlu hem de ikinci lisans donemini cok verimli geciriyor.

eger sevecegin seyi yapacaksan 22 hic gec degil.

Geberix, öncelikle aramıza hoşgeldin :) ben de bu pazar 2. sınavıma gireceğim, başarılı olursam üniversite içinde bölüm değiştirmeyi düşünüyorum. 91 doğumluyum, yaşıtlarım mezun oldu ya da olmak üzere, bir kısmı işe bile başladı. Benimse elimde şu anda hazırlıktan bu yana geliştirmeye uğraştığım İngilizcemden başka birşey yok. Yalnız değilsin, öncelikle onu söyleyeyim. bu işe bir şekilde bulaşmaya çalışan-bulaşan-lanet ede ede bölümünü okuyup içinde ukte kalan birçok insan var.

Aile çok ciddi bir handikap bu mevzuda. Seneler sonra üniversite bırakıp hazırlanmayı bırak, ilk sene puan iyi gelmediği için tercih yapmaman bile aile için ciddi bir sorun gibi görülebiliyor. Maalesef bu konuda çok katılar, yıl kaybettiğini, bunun da hayatında eksi olarak hanene yazılacağını düşünüyorlar(doğru-yanlış yönleri var elbette) tutan bölüm/okuduğun bölüm vs. onlara normal, okunabilir ve geleceği olan bir bölüm olarak gelebiliyor.

Bu tarz durumlarda aileni doğrudan karşına almamanı öneririm. Ben yaptım, pek güzel kavga etmiş idik. Tane tane, elindeki tüm mantıklı argümanları kullanarak anlat durumunu. Bu argümanlar aileden aileye değişir, burası tamamen sana bağlı.

İkinci olarak ise, hem kendine hem de ailene bu konuda ciddi olduğunu kanıtlamak zorundasın. Mezun olarak hazırlanıyorsan, bir işte vs. de çalışmıyorsan, o kadar boş vaktin olacaktır ki, her şeyi yapabilecekmişsin gibi hissedersin(muhtemelen sen de yaşamışsındır) ama o zaman su gibi akıp gidiyor, bir bakmışsın ki, YGS'ye 20 gün kalmış ve sürüsüne bereket matematik konusu üstünden geçilmeyi bekliyor. O yüzden "sene içinde sıkılırım o kadar erken başlamayayım" demeden, yazın ufak ufak çalışmaya başla. Diyeceğim o ki: çoğumuz bu hatayı yaptı. Tekrar etme kesinlikle :)

Ev yakınlarında kütüphane varsa büyük avantaj. Herkesin çalıştığı bir ortamda geyik yapma imkanın azalıyor, şevk de geliyor işin açığı. Hatta bulunduğun muhitte sessiz sakin bir cafe vs. varsa ara sıra kendini şımartıver gitsin :)

Mutlaka plan-program yap. Pomodoro tekniği adı verilen faydalı bir zaman yönetim metodu var, Ekşisözlük'teki başlığında bol bol açıklamasını bulabilirsin. Ben kullanıyorum, çok faydasını gördüm. Ama katı şekilde uygulamak şart.

Dershaneye gideceksen etütlerde üşenme, hocana sorular sor. Bilemediğin en basit soruları bile sor. Bıkabilirler, bezebilirler, ama sana çok faydası olacak. Yine çoğunluğumuzun yaptığı bir hataydı bu: dershane biter bitmez çantayı toplayıp işimize gücümüze dönmek. Bunu da tekrarlamamaya çalış.

Hepimizin bir hastalığı daha: test kitaplarının içinde sevdiğimiz konudaki tüm testleri bitirip, zor gelenin yüzüne bile bakmamak. Emin ol hiçbir şey katmıyor, bunlarla uğraşmadığın için geçen vaktini, hedefini, gelecek yaz neler yapacağını, okumayı istediğin okulun nasıl güzel olduğunu vs. düşün ve kendini zorla ki bir şekilde o "bu konu zor" eşiği aşılsın. Aştıktan sonra gerisi bir şekilde gelecektir.

Bu süreç içinde kendini de ihmal etme. Unutma ki bu sene çok sıkı çalışsan bile, sonraki yıllarında hiç bu kadar boş geçen vaktin olmayabilir. Hobilerin varsa bunlara da vakit ayır, bokunu çıkarmadan tabii :D niyetlendiğin şeyler varsa, yaşın daha da ilerlemeden ufak bir giriş yap. Ben bu sene içinde senelerdir planladığım şekilde, düzenli spora başladım, bisiklet sürmeye başladım. İnanılmaz stres atmamı sağladı, sağlıyor. Bunun gibi, aklından geçen, yapmak istediğin şeyleri yap.

Biraz uzun ve dağınık yazdım, umarım emir minvalli, katı kurallı sert cümleler yazmamışımdır, arada kaçtıysa affola. Kendi deneyimimden birşeyler aktarmaya niyetliydim sadece. Tekrar ediyorum: Yalnız değilsin, kötü birşey yapmıyorsun, inat edersen de sonu çok güzel olacak ;) kolay gelsin...

abi sen onu bırak, ben boktan bi bölüm için iki sene hazırlık okudum, anca bölüme geçicem. arkadaşlarım emekli olucak nerdeyse ben hala 1. sınıfa geçmeye çalışıyorum. :D demem o ki neden olmasın yani, hiç de geç değil 21 yaş. :)

İstediğim mesleğin bölümünü okumadım diye dertleneceğime mezun olduktan 3 sene sonra punduna getirip tekrar başladım. Seneye mezunum. İyi ki korkmamışım. Ne de güzel yapmışım pek de güzel yapmışım. Geç diye bir şey yok, hayaller için bedel ödemek var. Ödenecek, yapacak bir şey yok.

osym yeni bir şeyler hazırlıyordu. sınava önceden girdiysen, girdiğin seneki puanı kabul edip yerleştirecekler falan. onu bir araştır istersen.

Dinleyici amcanın o işi yapacağını filmin başında evine götürürken anladım ben. İster kezbanlık diyin ister fazla türk filmi izlemek diyin ne derseniz diyin valla. Biz öyle gördük. Kim sokakta bulduğu kadını evine davet edip sadece kahve verip yolluyo be! O kadın giderken ben vah vah çekmeye başlamıştım, yanılmadım. Uzun lafın kısası film benim için bundan ibaret.

işte bunlar hep seks... ( düz adam modu )

Bende de aynı hissi uyandırdı. Bir de hepsi aslında Jerome'un komplosu muydu gibi bir düşünce de oluştu kafamda. Bir de yaşlı bakir adam kibarca sorsa tabi olur derdi sanki kadın ne bileyim. Öyle hisler... Ama en çok erkek milleti işte peeeh dedirtmeye çalıştığını düşündüm.

sonu adamin uzerine bitti, halbuki kadin napmaya devam ediyor diye bitebilirdi.
bu arada o son sahnede adamin tipi, hal hareketleri aklima geldikce bi gulme aliyor beni

www.dusuncetarihi.com
Ilk bölümün sonunda eros'un yerini finalde thanatos alıyor. Biraz freudla bambaşka anlamlar çıkıyor filmden.

kendimce anladığım;

kadın bi ara milletin zayıf noktasını bularak işkence yapıyordu onlara. pedofili adama denk gelince ona anlayış gösterdi. yani adamın elinde değil. böyle bi dertten muzdarip ama hiçbir şey yapmamış, kendi bile farkında değil belki de.(bunların yüzde 95i eyleme dökmüyor demişti) adama muamele çekiyor hatta. kendisine yakın hissediyor çünkü.

bizim stellan abimiz, yani yaşlı adam aseksüel ve bunca yıl seksten uzak bir hayat yaşamış, toplumdaki algılara rağmen(istese temiz götürür bence). bu olay bizim kadın için takdir edilesi bişey. zor olanı yapmış çünki. ama sonunda sırf merak edip o duyguyu yaşamak için tecavüze kalkışması kendisiyle çelişmesi demek. gerçekten istediği için yapmıyor çünkü. belki de yapmış olmak için.
kadının tepkisi tecavüzden çok o kısmıyla ilgili gibi geldi.

saçma olabilir tabii. çok anladığımı söyleyemem genel olarak.

önce katil olmaktan kurtulup sonra katil oldu işte kader

doktorum anestol kullanabileceğimi söylemişti. ancak henüz denemedim. denersen ve faydasını görürsen bana da haber verir misin? <3

bu haftasonu haber veririm dessy :)
@hernezıkkımsa, bu sıcakta 45 dk kremle streçle oturamam sanırım ama diğer kremleri süreyim kaç dakika önceden mesela? bir de ciltte krem olması sorun olmuyor sanırım dessy'nın doktoru onerdıyse?

Ben de emla'yı biliyorum.

Bu arada bir şey sormak isriyorum lazer epilasyonun -genital bölge açısından- iyi bir şey olmadığını söylüyorlar siz ne düşünüyorsunuz ?

bu arada bu anestol denilen şeyin sanıyorum jel gibi bir kıvamı varmış. nette bakarken öyle bi şey görmüştüm. sen yine de uygulamadan önce bence bi araştır. öyle olursa epilasyonu etkiler mi, emin değilim. ancak doktorum söylemişti, hani yanlış bir şey söylemez bence, kendisine de çok güvenirim :)

@prinz, bu konuyu jinekologa danıştım. elimizde 50-60 yıllık veriler olmadığı için kesin bir şey söyleyemem dedi. ama lazerin atış yaptığı derinlik iç organlara, yumurtalıklara ulaşamayacak mesafedeymiş. direk bir etkisi olmuyor dedi. kendisi de yaptırıyormuş. ben de bıktım ağdayla uğraşmaktan. gittim. insanlar böyle sorunca ben de çok korkuyorum. böyle antin kuntin bir sebepten doğurganlığımı kaybetsem, ölümcül bir hastalığa yakalansam üzüntüden mahvolurum ama ne yapayım, bıktım kılla tüyle uğraşmaktan. doktor da ben de yaptırıyorum diyince... :)

Emla ve türevi kremler ise yaramaz boşa para verip alma. Epilasyon icin ağrıyı kesecek bir alternatif yol yok.ben de cok aradım. Mecbur çekiyoruz.

ben de doktoruma sormuştum, o da aynı şeyleri söylemişti. şu aşamada 50-60 yıllık bir süreçte herhangi bir sağlık probleminin yaşandığı yansımadı çalışmalara, diye de eklemişti.

bir tek özellikle siyah benin olduğu alanların az işlem görmesi gerektiğini çünkü siyah benlerin değişme özelliğinin daha kolay olduğunu söylemişti.

ben de en kısa sürede yaptırmak istiyorum lazer ve fakat koltuk altım için işlem yapmayacağım. doktor değil, uzman değilim fakat koltuk altı gibi ter bölgesinde işlem yaptırmak istemiyorum.

ben serum'un acısını azalttığını duydum, uyuşturuyormuş sanırım bir nevi. bildiğimiz serum, süreceksin. yine de bir sor. lazer yapan kadın söylemişti bana da

Benim gittigim yerde 1 den fazla lazer cihazi oldugu icin hic canim yanmadi,gerektiginde her bolgeye yada asama asama farklli cihazlarda calistilar,aci nedir bilmeden kurtuldum cok sukur.birde ozel bolge ve koltuk altinda bi problem yasanmiyormus bende arastirdim,direk deri altina kil koklerine atis yapiliyor,ter bezlerinede zarar vermiyor ama secici olup iyi bir merkeze gidin

Öncelikle; anestol ve emla hemen hemen aynı işi görüyor. Lazere talep arttıkça emlanın fiyatı da arttığı için anestol tercih edilmeye başlandı. Farkları yok gibi. 45-60 dk önceden sürmek yeterli oluyor ve lazeri kesinlikle engellemiyor. Zaten yıkanırsa etkisi kalmaz bence. Ağrı kesici işe yarıyor ve pms öncesi acı eşiği düştüğü için zamanlama da acı açısından etken. Tüm bunlara rağmen acımıyor mu? Maalesef çok acıyor.
60 senelik veri yok ama 20 senelik araştırma sonuçlarına göre lazerin adı geçen hastalıklarla doğrudan bir bağı bulunmamış. Ancak dünya sağlık örgütünün açıklamasına göre kıl olan bölgelerde kanser hücresi üremesi daha nadir gözüküyormuş. Kıl, tüy ne işe yarıyorsa..Eldeki tek bilimsel veri bu.
Bir de, genital bölgede neden diode kullanıldığını anlamadim. Genellikle alexandrite tercih edilir. Doğru makine ve dalga boyu seçilmezse kıllar direnç kazanabilir ve sonra kurtulması çok çok zor olur. Bazen de bitmez. Doğru tercih yapılmalı. Ayrıca diodenin yanlış ellerde kullanımından oluşan yanıklar iyileşmeyebilir.Dikkat etmek lazım. Hepimize kılsız tüysüz günler dilerim :)

@kırmızıkaşekaban senin verdiğin bilgileri doğrusu bilmiyordum mikrop açısından bir şeyler duymuştum o yüzden sordum .

Cevap için teşekkür ederim :)

maddi dertler için kullanılabilecek makul bir avuntu olabilir tabii ama varoluşsal burhan abilere pek kar etmiyor bu tür avuntular.

Avunmak saglikli bir durum ve oldukca gerekli. Ben de boyle durumlarda dogrudan olaya sokak cocuklarina dem vurulmasini hos bulmam. Ama olaya ozgu bir takim kiyaslar olabilir. Arkadasinin bir ebeveyni olumcul bir hastaliga yakalanmissa teselli ederken, ani olen biriyle kiyas yaparsin. En azindan vaktin var, hazirlaniyorsun.. gibi. Demek istedigim sokak cocugu muhabbeti asiri dramatize, avuntu muhabbeti gereklilik

haline şükretmek. bence sağlıklı tutan, sağlıklı kalmamızı sağlayan bi olgu. aksi halde kıskanç, kompleksli, hırslı, tatminsiz insanlar olmamız işten bile değil.
yalnız bana da mantıksız gelen yönleri yok değil itiraf etmeliyim...

kötü durumda olanla avunmaktan ziyade ''o durumda olabilirdin, şükret ve elindekilerin kıymetini bil'' gibi bir şey bu. gayet sağlıklı olduğunu düşünüyorum ben.

bir de şu düşüncenin kibar bir şekilde dile gelişi de olabiliyor aslında; ''yeter mızmızlandığın, beynimi siktin boktan bir dertten. insanlar neler çekiyor, az sus da adam sansınlar bari.'' adam/kadın mesela ömrü boyunca dert nedir, sıkıntı nedir bilmemiş, ne kendine ne başkasına gram faydası dokunmamış, işe yarar tek bir şey yapmamış geliyor aylar yıllar boyu aynı derdimsiden ağlıyor. nedir o derdimsi, ya dandik bir aşk acısıdır, ya dandik bir bölümün dandik finallerine iki saat çalışmak götüne zor gelmiştir, ya ''sisteme köle oluyoz aq:(''dur, ya ''hayat çok anlamsız..niye yaşıyoz ki:(''dir. düzgün bir konuda düzgün bir argümanla gel, konuşalım ama ergenliğin lüzumu ne. baktım susmuyor karşımdaki, bıktırıyor, az bak etrafına da utan şeklinde susturmak için kullanıyorum bunu. hepimizin başkalarına saçma gelebilecek sıkıntıları vardır da bu kadar uzun sürmez, sürse de diline sakız etmez insan 7/24.

Ben çok saçma buluyorum. Başkalarının eksikleri ile kendini mutlu etmek bence hastalıklı bir bakış açısı. Hani insanın başına bir şey geldiğinde "daha kötüsü de olabilirdi" demek ile, daha kötüsü olan birini görüp "oh ben bundan iyiyim" diye sevinmek tamamen farklı şeyler.

işte bunların hepsi din

Bir problem durumu karşısında birisi böyle şeyler söylediği zaman çok sinirleniyorum. Evet, dünyadaki bütün felaketler benim başıma gelmedi, beterleri daha da beterleri var ama dünyanın diğer ucunda ya da bi sokak ötemde daha büyük acılar var diye, kendi sorunlarımı küçümsemem mi gerekiyor?

Neren ağrıyorsa, canın oradadır. Boşuna birbirimizi kandırmayalım.

"Mutluluk" pompasından hep bunlar. Mutsuz olamazmışız daha doğrusu olmamalıymışız gibi bir algı yaratılıyor. Her yerde gülen yüzler, mutlu insanlar. Reklamları bir kaç dakika takip etmek yeterli bunu görmek için. Ama aslında hayat öyle bir şey değil. Çoğu zaman mutsuz bir yer.
Ancak sistem bunu kabul edemez çünkü ederse çarklarını döndüremez. O halde, mutsuzluğumuzun aslında mutsuzluk olmadığını, bunun algımızın bir yanılsaması olduğunu dikte etmek zorunda. Aksi halde biz, sistemin köleleri, onun çarklarını daha hızlı çevirmek için bu denli istekli olmayız.
ve sonraki güne kendimizi çıkartacak imkanımız varsa(başımızı sokacak ev, yiyecek ekmek...) mutsuz olmamalı, umutsuz olmamalı kıymet bilip daha çok çalışmalıyız.
Sevgililer günü hediyesi istemeyen sevgili bulmadan önce yine mi kapitalizm, sosyal hayatla ilgili vs.. diye gelmeyin bana ;) attığımız her adım sistemin hizmetine.

maddiyat degil ama sadece bir parmagi olmayan bir insan bile gorsem halime sukrediyorum. saglik her sey.

avrupa bile bu sekilde ayakta duruyor ne diyorsunuz. bizdeki gibi her sokak basi, kirilmis bir somun ekmegin bugusu arkadsindaki zenci cocuk fotograflari olmasa da, insanlar bir sekilde afrikadan zavalli insan kareleriyle gunde en az bir kere karsilastiriliyor. kucuk bir doz bile yeterli, insanlar halinden daha memnun, daha tatminkar oluveriyor birden.
gecenlerde bir kitap okudum, birkac gun yemek yemekten utanir oldum. politikalayla kroniklestirilmis, olaganlastirilmis aclik uzerineydi kitap ozetle. ama bir sure sonra, hayan normale donuyor, palmiye yagi tuketmemeye ozen gostermekle ve fair trade urunleri tercih etmekle yetiniyorum. kendi halinden daha az sikayetci olma etkisi yani sira, biraz da olayi algimizda normallestirmek, siradanlastirmak gibi de bir amaci var bu politikanin ote yandan. yan komsum acliktan her gun bir cocugunu kaybetse kafayi yerim, ama kilometrelerce otedeki ayni fenomeni sadece fotograftan gormek ayni etkiyi yaratmiyor, her gun gorsem dahi. boylelikle biraz daha az duyarli daha az insan oluyorum.

Kesinlikle seninle ayni soru isaretlerini yasiyorum.
ayrica @buraya yalniz uyanmak icin geldim +100

Sağlıklı bir düşünce değil. Birinin yoksulluğu hastalığı gibi bir durumuna bakıp ben bundan iyiyim başıma bu da gelebilirdi demek, o durum başına gelmediği için sevinmek temellerinde bencillik yatan leş bir bakış açısından başka bir şey değil.

Tamamen küçük insan düşüncesi. Hayatım boyunca anlamlı bulmadım bu düşünceyi. Aynı şey sukretmek için de geçerli.

Milyonların izlediği maçın sadece senin bir hareketine ya da totemine bağlı olmadığına ikna edebilirsin kendini. Kumsaldaki kum tanesi gibisin sonuçta. Ben de böyle ikna etmiştim totem olayından kurtulmak için.

Freud, yas ritüelinden başka her türlü ritüeli obsesyon belirtisi olarak nitelendirir. Sizi rahatsız ediyorsa ya da bir gün ederse bir psikoloğa danışabilirsiniz.

bs player'ı indir, filmi beraber aç. bs player bulur otomatik olarak.

Bs player ve divxplaneti de denedim. Yok :(

boynuzluyor olabilir de, olmayabilir de. benim babam da yıllarca bu şekilde yaşadı anama hayatı zindan etti ama hiç boynuzlama mevzuları olmadı bildiğim kadarıyla, arkadaşlarıyla falan takılıyodu herif asjfhasjk

direkt siktir git biraz ilginç olmuş ama haklı da olmuş. üzüldüm lan. senin gibi eşi bulmuş eve gelmiyo bi de gavat he?

ablacım afedersin ama o kadar fazla güvenmek de iyi bişey değil. makul şartlarda tamam, fotomuhaber vs dediğinden ama eniştenin yaptığı da hiç hoş değil.

oturun konuşun yüzyüze bakalım ne diyecek. eğer aynı anda hem mantıklı, hem de sezgizel olabilenlerdensen zaten yalanını yakalarsın bence.

ya maalesef genel olarak insanlara yüz verince beteri oluyor

eşimle benzer bir kavgayı ben de yaptım. ama ben ilkinde tepkimi koydum, henüz daha ikincisini yapmadı :) aldattığını sanmam ama fazla rahat da iyi değil
evlilik sonuçta iki kişi ile olan bir şey. tamam çocukların manevi yükleri 50-50 paylaşılmaz ama 80-20 bile kadın için büyük rahatlık sağlar, biliyorum. ya da erkeğin 3-5 ufak iş yapması evde. kadınlar olarak erkekleri bu yöne yöneltmemiz gerekiyor sanırım zaman zaman.

eve alın da, yatağa almayın mesela. sonra yarın da ciddi ciddi konuşun ne bu böyle diye

aldatılıp aldatılmadığını bilemiyorum, ama çocuklarını merak etmemesi, ilgilenmemesi bu çok kötü. hatırlıyorum, çocuklarının amcası dövüyordu çocuklarını. yanlış hatırlıyor olabilir miyim diye baktım önceki duyurularına yanılmamışım, hatta gördüm ki eşin de dövmüş çocukları. kendin için sesini çıkarmıyorsan bile tepkini çocukların için göstermelisin. kimse senin çocuklarına kötü davranamamalı, bu konuda asla taviz vermemelisin. annesin sen çocukların söz konusuysa aslana dönüşmelisin.

Eğrisini doğrusunu bilemem de. Eğer o kapı bugün açılırsa bir anlaşma imzaladınız sayın kendinizi; "Beni üzersen, kırarsan, güvenimi suistimal edip kötü hissettirirsen durup durup patlarım. Öyle de saçma patlarım ki; dediğimi bile yapamam. Beni ciddiye almasan da olur." yazan.

sorumlulukları fazlaca üzerinize almışsınız..
bir erkeği sorumluluklarından bu kadar sıyırmayın, kurtarmayın..
istediği gibi yayılacak alan tanımışsınız, biraz daha sıkı tutmalıymışınız..
belki aldattı belki aldatmadı onu bilemem de sizi aramayıp facebook a bakması abes..

ağır olsa da bence doğru bir şey yapmışsınızdır umarım sonuçları sizi çok üzmez.. devam etmek istiyorsanız da umarım evliliğinizi çok yıpratmaz..

fotomuhabiriyse gayet normal cunku turkiyenin heryerinde olaylar oluyor an itibariyle.

Ben de aldattığımı pek düşünmüyorum açıkcası. Çünkü her şeyi ortada bir adamdır. Yani öyle gizli saklı tel. görüşmeleri, yazışmalar filan yapmaz. Bilgisayara da yanımda girer, bütün şifreleri ortadadır, sign out yapıp mailinden, faceinden çıkmaya bile lüzum görmez.

Ama tabi gene de emin olamam da. Son zamanlardaki sorumsuzluğu, beni sallamaması canımı sıkıyor.

Olmamış son hareketler. Sevgilim olsa böle davransa kutuplarda hissettiririm ya da ne bileyim ağır tavır yaparım aldatmak öyle geç gelmelerle olcak bişi.... Olabilir lan insanoğlu bu.
Ama bilemedim bak günahına da girmeyeyim.

canım benim,o seni aldatmıyor anladığım kadarıyla ama herşey bu sallamamayla başlıyor.bunları görmezden gelirsen sonuçları daha büyük olur,bu tutumun devam ederse bu evlilik devam etmez de çek resti.hepsini yaşamış olarak yazıyorum..

Kuruçeşme/mia mensa

Suada belki

Nick-duyuru uyumu :)

Sunset var, Feriye var, Boğaziçi Borsa var. Bunların hepsi denenmiş güzel mekanlar.

acile gitsen en azından uygun bir tedavi yaparlar, suyla falan olmaz öyle.

zeytinyağı sürdün mü

Tahin.